GİRİŞ
Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in Ağustos/Eylül 2020 aylarında İsrail ile diplomatik ilişkilerini normalleştirme kararı Körfez Arap-İsrail ilişkilerinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Vaşington’un perspektifinden, İbrahim Anlaşması ve sonrasında Sudan ile İsrail arasındaki anlaşma önemli bir diplomatik atılım ve ABD dış politikasının önemli bir kazanımı olarak değerlendirilmektedir. Seçim kampanyası süresince Başkan Donald Trump, iki KİK (Körfez Arap Ülkeleri İş Birliği Konseyi) üyesi ülke, Hartum ve Tel Aviv arasındaki anlaşmaya aracılık ettiğini vurgulayarak, bu üç anlaşmanın kendi yönetiminin uluslararası arenadaki başarısının bir göstergesi olduğunu dile getirdi.
Körfez ve İsrail’in çıkarlarının uyumlu hale getirilmesi kazan-kazan senaryolarının önünü açarken, aynı zamanda diğer bölgesel aktörler olan Türkiye, Katar, İran ve Rusya arasında alternatif bir blok oluşumunu katalize edebilir. Aynı şekilde, dönüm noktası niteliğindeki bu anlaşmalar sadece Orta Doğu’da değil aynı zamanda komşu coğrafyalarda da bölücü olabilir. Normalleşme sürecinin Afrika kıtasına etki etmesi ve İsrail’le ilişkileri normalleştirmeleri için BAE ve ABD’den bölge ülkelerine gelebilecek herhangi bir baskı, kıtada daha önce Katar Krizi sırasında ağır baskılar sonucu ortaya çıkan Mağrip ve Sahel ülkeleri arasındaki kutuplaşmayı daha ileri seviyelere taşıyabilir.
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ
- Arap-İsrail Normalleşmesinin Arka Planı ve ABD’nin Rolü
- İsrail ile Körfez Monarşileri Arasındaki İlk Temaslar
- Körfez Arap-İsrail Etkileşimi: 2015-2020
- Normalleşme
- İbrahim Anlaşmalarının Suudi-BAE İlişkilerine Etkisi
- İran ve Rusya’nın Normalleşen Körfez Arap-İsrail İlişkilerine Tepkisi
- İran
- Rusya
- Dönüm Noktasındaki Türkiye
- Türkiye’nin İsrail ve Körfez ile İlişkilerinde Gelişmeler
- Devasa Bir Dönüş Olarak Arap Baharı
- Türkiye’nin Körfez İsrail Normalleşmesine Tepkisi
- Türkiye-İsrail ve Türkiye-Körfez İlişkileri Nereye Gidiyor?
SONUÇ