Küresel Salgından Sağlık Güvenliğine

24.08.2020

Küresel salgın birincil hedef haline getirmek suretiyle en çok “kendimiz ve yakınlarımızın sağlığı” konusunda endişelendirdi ve endişelendirmeye devam ediyor hepimizi… Günlük konuşmalarda çoğu zaman öylesine, lafın gelişi söylediğimiz “her şeyin başı sağlık”, “sağlıklı olalım da gerisi nasıl olsa gelir” benzeri sözlerimizin uygulamadaki karşılığı somut olarak karşımızda durmuş, gözlerimizin içine bakarak “gerçekten mi?” der gibiydi…

Hakikaten o hep önde, hep ilerde, her şeyin en iyisine, en güzeline, en özeline sahip olma uğruna hırslarımızın, ihtiraslarımızın peşinde koşarken çoğu zaman göz ardı ettiğimiz ya da “mış” gibi yaparak korumaya çalıştığımız, hatta çoğu zaman verili kabul ettiğimiz “sağlığımız” o beylik lafların çok ötesinde önemliymiş hep birlikte yaşıyoruz… Gerçi son zamanlarda yine “sağlığımızı” ikinci plana atar davranışlar içine girmeye başladık ama…

İnsan sağlıklıyken, hep sağlıklı kalacağını, hastalıkların hep kendisinden ve çevresinden uzak olduğunu/olacağını ve onların varlığını hep başkaları üzerinden deneyimleyeceğini düşünerek kendisini ve sevdiklerini dokunulmaz sayıyor ya… Küresel salgın nasıl da yıktı tüm o pembe düşlerimizi… Üstelik sadece bir veya birkaçımızın sağlığını değil, küresel düzeyde istisnasız herkesin sağlığını tehdit ederek… O uğruna “sağlığımızı feda ettiğimizin farkına bile varmadığımız” her şeyi işlevsiz bırakarak… Dahası bu kez geçmişe inat hepimizi “sağlıklı kalmak uğruna” her şeyimizi feda edebilecek hale getirip, benzer hırslarımızı, ihtiraslarımızı, çıkar çatışmalarımızı ilgili alana kaydırarak…

Hayatta kalmak, “mevcut koşullarda” sağlıklı olmak ve sağlığı korumak için ne gerekiyorsa yapmak, neye ihtiyaç varsa ona en önce ve ne pahasına olursa olsun sahip olmak… İhtiyaç fazlası ve fahiş fiyatlarla satın alınan maskeler, eldivenler, bağışıklık sistemini güçlendirdiği söylenen vitaminler, tıbbi ve aromatik bitkiler, kısıtlardan dolayı “ya daha sonra bulunması zorlaşırsa korkusuyla” yapılan yiyecek, içecek alışverişleri…

Konu sağlık olunca hele gözümüz hiçbir şey görmedi… Panik ve korku ile tetiklenen o kendimizi koruma refleksi bilip, bilmeden, doğru, yanlış ne çok şey yaptırdı çoğumuza… Sağlığımızı koruyacağız derken tam tersini de yaptı kim bilir kaçımız… Kim bilir kaçımız yanlış bilgilendi, yanlış bilgilendirdi, kaçımız başkasının acil ihtiyacı olan bir şeyi işine yaramasa da sadece tedbir amaçlı aldı, kaçımız bir diğerinin sağlığını bilmeden de olsa tehdit etti… Hedef belliydi: Sağlığımızı korumak için gerekli koşulları oluşturmak, tedariksiz kalmamak, ihtiyaç duyduğumuz malzemelere erişimimizi açık tutmak… Bu şekilde hem ruhen, hem bedenen “iyi kalacağımıza” inandık… “Kıtlık” hissi en uzak durmak istediğimiz histi… Bu her şey için geçerliydi üstelik… Yeterince gıda, yeterince ilaç, yeterince hijyen malzemesi, yeterince hastane, yeterince yoğun bakım ünitesi, yeterince yatak, yeterince suni solunum cihazı, yeterince sağlık çalışanına sahip olduğumuzu duymayı bekler olduk… Kendimizi güvende ve huzurlu hissetmenin yolu “kendi kendimize yeter olmaktan” geçer olmuştu çoğumuz için…

Bizler bunları bireysel alanlarımızda tartışa duralım, diğer yandan küresel salgınla birlikte yeniden gündeme gelen “genişleyen güvenlik tanımı” ve “güvenliğin farklı boyutları” bağlamında sağlık alanının “güvenlikleştirilmesi” meselesi de tüm bu tartışmaların bir parçası aslında… “Sağlık güvenliği” de nedir derseniz, bu kavramının da diğer tüm güvenlikle ilinti kavramlarda olduğu gibi net bir tanımı yok maalesef… Ulusal düzeyde “sağlık güvenliği” genel olarak “ulusların toplumların sağlık ve refahlarının sağlanması bakımından sağlıkla ilgili taleplerinin yeterli, erişilebilir ve istikrarlı sağlık hizmetleri ile karşılanabilmesi yetisi” olarak ifade edilmekte… Kavramın özünü de sağlıkla ilgili tedarik (ilaçlar, tıbbi malzeme ve cihazlar, farmasötik olmayan ürünler vb.) zincirinin kırılmamasına ilişkin düzenleme ve önlemler oluşturmakta…

Özellikle dışa bağımlı ve kaynak çeşitliliğinin az olduğu durumlarda söz konusu sorunun ciddiyeti daha da net bir şekilde ortaya çıkıyor… Olası bir kriz anında tedarikçi ülkelerin doğal olarak kendi halkının ihtiyaçlarını öncelemesi ise bir başka dikkate alınması gereken durum… Nitekim küresel salgın sebebiyle de ülkeler kendi sınırları dâhilinde güvenli ürün erişilebilirliğinin temin edilmesi, tedavide kullanılan kritik ürünlerin stok ve tedarik yönetiminin düzgün bir şekilde yapılabilmesi ve sağlık hizmetlerinin aksamaması için bir dizi önlemi ivedilikle almış ve tıbbi cihazların ihraç ve ithalatında ön izne bağlanması gibi tedbirler uygulamaya başlamışlardı…

Doğal olarak salgın ve salgınla mücadele kapsamında alınan tedbirler dolayısıyla küresel düzeyde en çok tartışılan ve endişe edilen konuların başında da ilaçlarla ilgili tedarik zincirinde oluşabilecek aksamaların yaratabileceği gecikmelerin, iptallerin, muhtemel hatalı ve/veya talep edilen miktarın altında gönderimlerin ve buna bağlı oluşabilecek fiyat artışlarının yaratabileceği etkiler gelmekteydi… Söz konusu bu etkilerden biri “ölüm” bile olabilirdi… Bu durum da ülkeleri ilaç açıklarını araştırmaya, daha da önemlisi gerektiğinde kendi kendilerine yeterli olmak üzere ülkelerinde ne pahasına olursa olsun daha fazla ilaç üretimi yapmaları gerekip, gerekmediğini düşünmeye itti… Zira sağlık güvenliği bir yandan da ülke içinde ihtiyaç duyulan ilaçlara erişiminin “sürdürülebilir” olması demekti…

Salgınla birlikte üzerinde bolca konuştuğumuz ve çokça da duyduğumuz bir başka konu da tıbbi malzeme ve cihazlarla ilgili hususlardı… Covid 19 tespitinde kullanılacak tanı kitleri, yatak ve hasta başı hasta izleme sistemleri, tıbbi ventilasyon cihazları, konakçının virüse verdiği yanıtı tespit eden serolojik test kitleri, hasta ve temaslı mobil takip sistemleri gibi daha nicelerini girdi günlük konuşmalarımıza, kısa zamanda önemlerini duya, duya, göre, göre öğrendik…Salgınla mücadelede kesin çözüm “daha çok test, daha çok test, daha çok test” dendikçe “o kadar test kitimiz” var mı acaba bizim diye sesler yükseldi hemen her ülkede… Salgınla mücadelede başarılı olan ülkelerin başarısı da yeterli altyapıya, insan kaynağına, malzeme ve cihaza sahip olmalarına bağlanıyordu… Hatta küresel salgınla aynı anda ortaya çıkabilecek bir başka sebebe (doğal afet gibi) bağlı büyük ölçekli sağlık sorunuyla eş zamanlı olarak başa çıkabilme kapasiteleri de sorgulanmaya başlamıştı ülkelerin…

Söz konusu süreçte birbirinin yardımına koşan ülkeler vardı ama birbiriyle hiç ilgilenmeyenlerin sayısı da azımsanacak gibi değildi… Nitekim salgının en başında benimsenen “salgın küresel, çözüm yerel” yaklaşımı da “kimsenin kimseye bir şey vaat edebilecek” durumda olmadığını açıkça dile getirir nitelikteydi… Oysa küresel bir sorunun, sadece ve sadece yerel çözümlerle sonlandırılabileceğini varsaymak başlı başına bir yanılgıydı ancak süreçten çıkarılması gereken önemli bir ders vardı: Kriz anında kimse kimsenin gözünün yaşına bakmıyor, herkes öncelikle “kendi gemisini kurtarmaya” çalışıyordu… Bundan sonraki politika oluşturma süreçlerinde mutlak göz önünde bulundurulacak olan da buydu ya da bu olması gerekiyordu…

Küresel salgınla birlikte yaşamımızın vazgeçilmez bir unsuru haline gelen maske başta olmak üzere Covid 19’a yakalanmayı önlemeye yönelik kullanımı önerilen eldiven, siperlikli maske gibi malzemeler de bahsi geçen sağlık güvenliği tartışmalarının içinde yer alıyor…Covid19’a karşı en önemli önlem olarak belirtilen el yıkamada kullanılan hijyen malzemeler, el yıkama düzenekleri, dezenfektanlar, hemen her yere yerleştirilen dezenfektan düzenekleri, sosyal mesafe separatörleri, bariyerleri de…

Covid19’de mücadelede yeni hastanelerin açılması, yeni sağlık personeli istihdamı, aşı, antikor ve ilaç geliştirme çalışmaları ise sağlık güvenliğinin bir başka boyutu… Hemen her gün yeni bir haberle uyanıyoruz… Covid19’a karşı “aşı geliştirme çalışmalarının hangi aşamada olduğu” sorusu en çok sorulan soru neredeyse… Hemen her ülke kendi çalışmalarını yürütüyor… Aşı geliştirme konusunda da ciddi bir rekabet var ülkeler arasında… Geliştirilecek aşının miktarı, tüm dünyaya yetip yetmeyeceği, fiyatının ne kadar olacağı ise en merak edilen konular arasında…

Peki, ülkeler açısından sağlık güvenliğine ilişkin yukarıda bahsi geçen konuları yeniden akla düşüren küresel salgın, “küresel sağlık güvenliği açısından” neler demek istemiş olabilir acaba?

Neydi küresel sağlık güvenliğinin özü “coğrafi bölgeler ve uluslararası sınırlardan bağımsız insanların sağlığını tehlikeye sokan akut kamu sağlığı sorunları tehlikesini ve etkilerini en aza indirmek üzere gereken eylemlerin uygulamaya konulması durumu”… Dünyanın neresinde olursa olsun bulaşıcı hastalık tehditlerinin önlenmesi, tespit edilmesi ve söz konusu hastalıkla mücadelede güçlü ve güvenilir kamu sağlığı sistemlerinin varlığı…

Günümüzde küresel sağlık güvenliğini tehdit eden risklerin başında “yeni bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkmasının ve yayılmasının, hastalıkların yayılmasını kolaylaştıran küresel seyahat ve ticaretin artmasının, hastalığa sebebiyet veren ve ilaca dirençli patojenlerin sayısının yükselmesinin ve tehlikeli patojenlerin kazaen salıverilmesinin ya da çalınma veya kötü niyetli kullanılma olasılıklarının” geldiği belirtiliyor…

Küresel nüfus artıyor, çevrenin durumu malum, küreselleşme dünya üzerinde başta havayolu taşımacılığı olmak üzere bin bir farklı yolla her türlü etkileşimi mümkün kılıyor… Küresel ısınma, iklim değişiklikleri, sürekli artan küresel gıda üretimi, kimyasalların kullanımı, artan ekonomik bağımlılık, küresel salgınlar… Daha ne kadar çok sayıda tehdit de eklenebilir listeye değil mi?  Bu arada çok sayıda uluslararası örgütün sağlıkla konularında çalışan bölümü var konuyla ilgili… Epey fazla çok uluslu şirket de işin içinde… Çıkar çatışmaları, birbirleriyle çatışan beklentiler, politikalar, metotlar…

Bir de ülkelerin (195 ülke) “uluslararası etkisi olan, doğal olarak ortaya çıkan, bilerek sebep olunan ya da tesadüfen gelişen salgın tehditlerini önleme, tespit etme ve hızlıca cevap verme bağlamında küresel sağlık güvenliği kapasitelerini (teknik, mali, sosyoekonomik ve siyasi)” değerlendiren Küresel Sağlık Güvenliği Endeksi var… Küresel düzeyde karşılaştırmalı olarak ülkelerin durumu görmek açısından göz gezdirmekte yarar olabilir…

Görünen o ki, “sağlık güvenliği” deyince ölçek farkı olsa da benzer şeyleri tartışıyoruz bireysel, ulusal ve küresel düzeyde… Hal böyle olunca da bireyselden, küresele sağlık güvenliğine birbiriyle olan sıkı bağı hissetmemek mümkün değil… Hepsi her düzeyde hem sebep, hem sonuç… Hem etkileyen, hem etkilenen… Hem doğru, hem yanlış… Hem masum, hem suçlu… Hem yalnız, hem çok kalabalık…

Bir de sağlık deyince “akan sular duruyor” ya her düzeyde… İnsan sormadan edemiyor: Acaba çoğu zaman gerçekten “doğru zamanda” mı duruyor o sular? İş işten geçtikten sonra “duran sudan” medet ummak boşuna mı yoksa?

Diğer Yazılar

Küresel Salgın: Biyogüvenlik Tartışmaları

Küresel salgının bizatihi kendisinin küresel boyutlu biyogüvenlik tartışmalarının baş aktörü olarak hayatımıza girdiği günden bu ...
Daha Fazlasını Oku

Küresel Salgın: Gıda Güvenliği Tartışmaları

Küresel salgın ile birlikte gündemimizi yeniden meşgul etmeye başlayan güvenlik eksenli konulardan birisi de gıda ...
Daha Fazlasını Oku

Küresel Siber Tehdit: Siber Güvenlik Tartışmaları

Küresel salgın çoktan beridir hayatımızda olan pek çok konunun aslında bizi ne kadar da yakından ...
Daha Fazlasını Oku

İnsan 1.0’dan İnsan 2.0’a Geçiş Tartışmaları Yeniden!

Küresel salgın bireysel, ulusal ve küresel düzeyde yaptığımız tartışmaların içeriğini büyük ölçüde değiştirmemiş olsa da, ...
Daha Fazlasını Oku

Küresel Salgınla Yeniden Düşünmek: İnsan Güvenliği Krizi

Küresel salgın küresel yönetişim bağlamında daha önce de araştırmalara konu olmuş pek çok hususu tekrar ...
Daha Fazlasını Oku

Bizden Haberdar Olun

Mail aboneliği başlatmak için mail adresinizi bizimle paylaşabilirsiniz.

    Paylaş
    Etkinlik Takvimi
    Mart

    Nisan 2024

    Mayıs
    Pzt
    Sal
    Çar
    Per
    Cum
    Cmt
    Paz
    1
    2
    3
    4
    5
    6
    7
    Etkinlikler için Nisan

    1st

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    2nd

    Etkinlikler için Nisan

    3rd

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    4th

    Etkinlikler için Nisan

    5th

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    6th

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    7th

    Etkinlik Yok
    8
    9
    10
    11
    12
    13
    14
    Etkinlikler için Nisan

    8th

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    9th

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    10th

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    11th

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    12th

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    13th

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    14th

    Etkinlik Yok
    15
    16
    17
    18
    19
    20
    21
    Etkinlikler için Nisan

    15th

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    16th

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    17th

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    18th

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    19th

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    20th

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    21st

    Etkinlik Yok
    22
    23
    24
    25
    26
    27
    28
    Etkinlikler için Nisan

    22nd

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    23rd

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    24th

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    25th

    Etkinlikler için Nisan

    26th

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    27th

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    28th

    Etkinlik Yok
    29
    30
    1
    2
    3
    4
    5
    Etkinlikler için Nisan

    29th

    Etkinlik Yok
    Etkinlikler için Nisan

    30th

    Etkinlik Yok

    Diplomatik İlişkiler ve Politik Araştırmalar Merkezi

    Center for Diplomatic Affairs and Political Studies

    ‎مركز الشؤون الدبلوماسية والدراسات السياسية

    Centre des Affaires Diplomatiques et des études Politiques

    Центр дипломатических отношений и политических исследований

    外交事务与政治研究中心

    Back to top of page