İsrail, 1947’den itibaren olduğu gibi özellikle 7 Ekim’den bu yana korkunç suçlara imzasını atmakta ve uluslararası hukuku hiçe saymaktadır. İsrail devleti, uluslararası hukukun genel ilkelerini dahi ihlal etmektedir. İyi niyet, müdahale etmezlik, ahde vefa, egemenlik, askeri güç kullanma yasağı olarak sıralayabileceğimiz bu genel ilkelerden en azından üçüne aykırı davrandığı ilk bakışta söylenebilmektedir. Nitekim İsrail, BM üyesi bir devlet olarak BM Şartı’na karşı sorumluluklarını yerine getirmeyerek ahde vefa ilkesini, Filistin topraklarını ilhak ederek egemenlik ilkesini ve çocuk, kadın, hasta, yaşlı demeksizin hedef aldığı Filistin topraklarındaki saldırılarıyla da kuvvet kullanma yasağını ihlal etmektedir.
İsrail’in suç işlediği, devletlerin ve dünya kamuoyunun çoğunluğu tarafından kabul edilmekle beraber suçların kapsamına ilişkin bir isimlendirme sorunu vardır. Pek çok devletin yetkilileriyse İsrail’in insanlığa karşı suç işlediğini ve hatta soykırım suçu işlediğini söylemektedir. Türkiye Cumhuriyeti devleti de İsrail-Filistin savaşının çözümü ve İsrail’in saldırılarının durdurulması için Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde birçok diplomatik hamlede bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in suçlarının isimlendirilmesi kapsamında, bunların soykırım olduğunun yaygın olarak kabul edilmesine yönelik bir çalışmayı da başlattıklarını duyurmuştur. İsrail’in suçları bu denli ortadayken bunların isminin ne olduğunun bir önemi olmadığının düşünülmesi son derece yanlıştır. Nitekim insanlığa karşı suçlar, soykırım suçları gibi uluslararası suçların uluslararası hukuktaki yeri ayrıdır ve bunların cezaları ayrışmaktadır. Bu doğrultuda ilgili suçların uluslararası hukuktaki yerinin incelenmesi önemlidir.
Uluslararası hukukta savaş suçları, insanlığa karşı suçlar, soykırım suçları ve saldırı suçları uluslararası suçlar kapsamındadır. Bunlardan savaş suçları, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Statüsü’nün (Roma Antlaşması) 8. maddesinde 40 ayrı eylem olarak sıralanmaktadır. Burada konumuz gereğince önemli olan eylemlerin ele alınması anlamlı olacaktır. Bunlar genel olarak kasten öldürme; işkence; yaralama; sürgün etme; askeri maksatlı olmayan sivil hedeflere saldırı; BM Şartı’na göre, barış gücü ya da insani yardıma tahsis edilmiş görevlilere, malzemelere, tesislere, araçlara veya birliklere kasten saldırı; askeri hedef olmayan yerleşim yerlerinin bombalanması veya başka araçlarla saldırılması; işgal edilen topraklara işgalci devletin kendi nüfusunu yerleştirmesi ve işgal ettiği devletin nüfusunun da sürülmesi; askeri amaçlı olmayan din, eğitim, sanat, bilim, yardım amaçlı binalara, hastanelere, hastaların ve yaralıların toplandığı yerlere kasten saldırı; zehir veya zehirli silahların kullanılması; sivillerin aç bırakılması ve bunun bir savaş yöntemi olarak kullanılması; Cenevre Sözleşmeleri’nce sağlanan yardımların engellenmesi gibi çok çeşitli suçlardır.
…