İngiltere hükümeti, Gazze’de devam eden çatışma ve sivillerin zarar görmesine ilişkin endişeleri nedeniyle İsrail’e yönelik silah sevkiyatının bir kısmını askıya aldı. İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, İngiltere Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada bu kararın sebebi olarak, “ihracatı yapılan bazı silahların uluslararası hukuku ihlal etme riski taşımasını” gösterdi.
Alınan karara göre İngiltere, “Gazze’deki mevcut çatışmada kullanıldığı değerlendirilen” uçak, helikopter ve insansız hava araçlarının parçalarıyla kara harekatında kullanılan ürünlerin dahil olduğu 350 ihracat lisansından 30’unun İsrail’e satışını durdurdu.
İngiltere, İsrail’in silah ithalatının sadece yüzde 1’ini oluşturduğundan, önlem sembolik olsa da sadık bir müttefikten gelen bu hareket İsrail için sert bir diplomatik darbe etkisi yarattı. İngiltere’nin bu adımı, diğer ülkeleri de benzer adımlar atmaya teşvik etme potansiyeli mevcut.
Bu karar her ne kadar İsrail bombardımanının durdurulmasını isteyenlerin talep ettiği kadar cesur olmasa da Başbakan Keir Starmer yönetiminde atılan olumlu bir adım olarak görüldü. Zira Starmer, Filistinli mülteciler için kurulmuş bir Birleşmiş Milletler (BM) organı olan ve 7 Ekim’den sonra İsrail’in talebiyle İngiltere’nin de dahil olduğu bazı devletler tarafından desteğin kesildiği UNRWA’ya fon sağlamaya devam etti. Bununla birlikte, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) savcısının İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant için tutuklama emri çıkarılması talebine Londra’nın yaptığı itirazı da geri çekti.
Alınan karardaki sorunlar ve tepkiler
İnsani nedenlerle alınan bu kısmi silah ihracatı durdurma kararına rağmen Dışişleri Bakanı Lammy, İsrail’in genel güvenliğinin tehlikeye atılmayacağına dair güvence verdi. Bu kararın “masumiyet veya suçluluk tespiti olmadığını” vurgulayarak “İsrail’in kendini savunma hakkını” tanıdıklarını da tekraren belirtti.
Bu çerçevede, alınan karardan İsrail’in elindeki F-35 savaş jetlerinin İngiltere menşeli bileşenlerinin etkilenmemesi sağlandı. Bu bileşenlerin İsrail’in Gazze’yi bombalamak için kullandığı jetlerin yüzde 15’ini oluşturduğu ve İngilizlerin İsrail ordusu için sağladığı en önemli ekipmanları içerdiği tahmin ediliyor.
Birçok kesim İsrail’in Gazze’ye saldırılarında uluslararası insancıl hukuka aykırı tutum belirlenmesine rağmen İngiltere’nin İsrail’e silah ihracatında sadece kısmi bir karar almasını eleştiriyor. Uluslararası hukukun kasıtlı bir ihmali olarak görülebilecek bu kısmi karar, İngiltere için savaş suçlarına ortak olmaya devam etme riskini taşıyan bir adım. Zira, bu kararla İngiliz hükümetinin İsrail’in işgalci güç olarak Gazze’deki Filistinlilerin hayatta kalma koşullarını sağlama görevini yerine getirmediğini ve İsrail’in tutuklulara kötü muamele ettiğini kabul etmesine rağmen mühimmat ve teçhizat ihracatına devam ettiği belgeleniyor.
Diğer taraftan, kısmi de olsa bu askıya alma süreci İsrail’in diğer müttefikleri üzerinde de benzer eylemlerde bulunma yönünde baskıyı artırabilir ve İngiltere’nin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) hükümetiyle ilişkilerini olumsuz etkileyebilir. Londra, İsrail politikası konusunda müttefiki Washington ile uzun zamandır aynı çizgide. Ancak temmuz ayında seçilen yeni merkez sol İngiliz hükümeti, daha bağımsız bir yaklaşım benimseyebileceğini belirtti.
Eski bir insan hakları avukatı ve savcı olan Başbakan Starmer, Gazze’de artan sivil ölümler hakkında konuşması ve İsrail’i daha güçlü bir şekilde kınaması için destekçilerinin baskısı altında. Ancak küresel gerilimlerin arttığı bir dönemde Londra, Avrupa ile sürdürmeye çalıştığı ilişkilerin yanında ABD ile de yeni bir kriz sürecine girmek istemeyecektir.
İngiltere’nin kısmi silah ambargosu kararı İsrail’de tepkiyle karşılandı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, kendi eylem ve politikalarına karşı olan her adımı kategorik olarak nitelendirdikleri gibi bunu da “İngiltere’nin yanlış kararı Hamas’ı daha da cesaretlendirecek” şeklinde yorumladı. Alınan karar, İsrail tarafından “kendi ordusunda zafiyet oluşturmayacak ancak taktiksel olarak Batı’nın savunulmasında İngilizlerin acziyetini ortaya çıkaracak bir karar” gibi gösterildi.
Diğer tedarikçilerin silah sevkiyatındaki gelişmeler
İsrail’in silahlarının yüzde 99’unu karşılayan ABD ve Almanya sevkiyatlarına devam ediyor. ABD, eski Başkan Lyndon Johnson’dan bu yana bir gelenek olarak, İsrail’in komşularına karşı “niteliksel askeri üstünlüğünü” sürdürmesini amaçlayan anlaşmalar kapsamında yıllık 3,8 milyar dolar askeri yardım sağlıyor.
Bununla birlikte, ABD yönetiminin Gazze saldırısının başlangıcından bu yana İsrail’e, Kongre’nin resmen bilgilendirilmesini gerektirmeyecek meblağlarda, 100’den fazla askeri satış daha yaptığı iddia ediliyor.
ABD Başkanı Joe Biden ile Kongre’deki Demokrat Parti temsilcileri ve destekçileri, İsrail’in Gazze’nin güneyindeki Refah kentine kara harekatı düzenleme planından duydukları endişe nedeniyle mayıs ayında ilk kez İsrail’e silah sevkiyatını durdurdu. Bu süreçte Netanyahu, Başkanlık için yeniden adaylıktan çekilene kadar Biden için oldukça olumsuz bir kampanya yürüttü. Akabinde İsrail’e birçok yeni mühimmat sevkiyatı gerçekleşti ve Kongre son pakette İsrail’e 2026’da teslim edilmesi beklenen F-15 savaş jetleri, zırhlı araçlar ve çeşitli mühimmatları onayladı.
ABD’den sonra İsrail’e en fazla askeri yardım yapan ikinci ülke olan Almanya, 2023’te İsrail’e bir önceki yıla göre 10 kat artışla 354 milyon dolar değerinde silah ihraç etti. Bu satış, taşınabilir tanksavar silahları ve otomatik veya yarı otomatik ateşli silahlar için mühimmat mermilerini içeriyor. Fakat bu ihracatlar nedeniyle Almanya, yıl içerisinde 2 davanın muhatabı oldu.
Nisan ayında Nikaragua, söz konusu silah ihracatları nedeniyle Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) Almanya’nın İsrail’in savaş suçlarına ortak olduğunu ileri sürdü. Mahkeme, Nikaragua’nın Almanya’nın İsrail’e yaptığı silah ihracatına genel yasak getirme talebini reddetti. Haziran ayında ise Berlin İdari Mahkemesi, Almanya’nın İsrail’e yaptığı ihracat nedeniyle Birleşmiş Milletler Silah Ticareti Antlaşması’nı (ATT) ihlal ettiği iddiasıyla açılan bir şikayeti reddetti.
Her iki kararda da Almanya’nın İsrail’e yaptığı silah ihracatının fiilen durduğunu gösteren rakamlar etkili oldu. Almanya bu yılın ocak ayından mayıs ayına kadar İsrail’e 10 milyon avronun biraz üzerinde bir değerde askeri ihracat lisansı verdi ki bunun da büyük kısmı kask ve koruyucu yelek gibi donanımlar için olduğu iddia edildi.
Kanada, İspanya, Belçika, İtalya ve Hollanda gibi bazı ülkeler, İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırıları nedeniyle son aylarda İsrail’e tüm silah ihracatını durdurduklarını duyurdu. İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, ocak ayında Roma’nın İsrail’e daha fazla silah göndermeyeceğini söyledi. Ancak daha sonra hükümet mevcut anlaşmalara saygı gösterileceğini kabul etti.
İspanya Dışişleri Bakanı Jose Manuel Albares, ocak ayında İspanya’nın 7 Ekim’den beri İsrail’e silah satmadığını söyledi. Hükümet mayıs ayında ise İsrail’e silah taşıyan gemilerin İspanyol limanlarına yanaşmasını yasakladı.
Şubat ayında bir Hollanda mahkemesi, uluslararası insani hukukun ciddi şekilde ihlal edilmesi riski nedeniyle hükümete İsrail’e F-35 savaş jeti parçaları tedarik etmeyi durdurmasını hükmetti. Ancak, karar ABD gibi ülkelere gönderilen ve daha sonra İsrail’e teslim edilebilen bileşenleri kapsamıyordu.
Bu yazı 12 Eylül 2024 tarihinde Anadolu Ajansı için hazırlanan Görüş yazısıdır.