Ortadoğu yeniden hareketli günlerden geçmektedir. Bölgenin dört bir tarafından her gün farklı çatışma haberleri gelirken “İran odaklı bir savaş ihtimali” üzerine tartışmalar sürmektedir. Konu ABD-İran karşılaşmasının çok ötesinde bir potansiyel barındırmasından dolayı daha geniş bir alanda birçok devleti ve aktörü ilgilendirmektedir. Küresel enerji arzı ve ticaret rotaları da düşünüldüğünde hâlihazırda devam eden savaşların ve karşılaşmaların yarattığı etki çok daha fazlasına sebep olabilecek niteliktedir. Bölge devletlerine ek küresel aktörlerin de çıkarları konuyu daha da karmaşık hale getirmektedir. Son yıllarda Ortadoğu’da değişen güvenlik ortamı ve dengeler de göz önüne alındığında bölgedeki vekil güçlerin etkisi ve olasılıklar genişlemektedir. Bu bir ölçüde denge getiren bir unsur olduğu kadar belirsizlikleri de içermektedir.
7 Ekim 2023 günü büyük bir kırılma noktası olarak tarihte yerini almıştır. Bir tarafta İsrail’in yenilmezlik algısının bozulması, son teknoloji savunma sistemleriyle ilgili soru işaretleri, MOSSAD’ın “gafil avlanması” diğer tarafta her şeye rağmen tam desteğini arkasına aldığı başta ABD, İngiltere ve Almanya gibi devletlerin konuya yönelik tartışılan yaklaşımı bulunmaktadır. Bugüne kadar 28.000’i aşkın sivil Gazzelinin hayatını kaybettiği, savaş hukukuna aykırı şekilde insanlık dışı şartlarda yaşam mücadelesi veren 2 milyonu aşan insan ve geçtiğimiz ay Uluslararası Adalet Divanı’nda Güney Afrika tarafından İsrail’e karşı açılan soykırım davasında gelen “esastan görüşme kararı” çıkmıştır. Bu davanın sonucunu zaman gösterecek fakat buradaki daha önemli ve öncelikli olan husus şudur ki; İsrail hakkında ne karar çıkarsa çıksın bu davanın açılması, esastan görüşülmesi ve tarihe not düşülmesi önemlidir. Bölgedeki meydan okumaların barındırdığı riskler tansiyonu yükseltirken, BMGK’nın Gazze çabaları ise defaatle üyelerin kendi çıkarlarına takılmış ve geç kalınmıştır.
Öte yandan bölgede Irak coğrafyasında süren karşılıklı saldırılar, Hizbullah’ın İsrail’e tehdidi ve Lübnan’a yönelik söylemsel ve eylemsel saldırılar, Husilerin Kızıldeniz’de İsrail’e mal taşıyan gemilere el koyması ve sonrasında ABD öncülüğünde oluşturulan “Refah Muhafızı Operasyonu” isimli deniz gücü ve ABD-İngiltere kuvvetlerinin Yemen’deki hedefleri iki sefer bombalaması ve en son Ürdün sınırında ABD askerlerine yapılan saldırı ile artan gerilim birçok ihtimali tartışmaya açmıştır. Suriye’de faaliyet gösteren İran Devrim Muhafızları komutanlarından Seyid Razi Musavi’nin öldürülmesi ve 4 Ocak’ta İran Kirman’da General Kasım Süleymani’yi anma töreninde gerçekleşen terör saldırılarında 100’e yakın sivilin hayatını kaybetmesi -ki bu İran İslam Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşen en büyük sivil kayıplı terör saldırısıdır- sonrasında İran-Pakistan arasındaki hava saldırılarıyla artan tansiyon vb. olaylar savaş sonrası dönemin öne çıkan gelişmeleri olarak sıralanabilir.
…