Küresel nükleer manzarada, İsrail benzersiz bir vaka olarak öne çıkıyor. İsrail’in nükleer silahlara sahip olduğu yaygın olarak bilinmesine rağmen, ülke “opaklık politikası” denilen bir belirsizlik politikası uygulayarak bu silahların varlığını ne doğruluyor ne de yalanlıyor.
Türkiye ile Endonezya arasında derinleşen savunma işbirliğini, KAAN projesinin stratejik etkilerini ve Asya Yeniden Girişimi bağlamında çok kutuplu dünyada değişen ittifak dinamikleri ele alınmıştır.
Eğer bu tasarı yasalaşırsa, ABD’nin hem iç düzeni hem de uluslararası konumu, sadece Trump’ın başkanlık dönemi için değil, sonrasında da Vaşington’un yönetim anlayışı düzenden belirgin şekilde farklılaşmış olacak. Bu bir siyasi manevra değil; yeni bir kurucu irade girişimi olabilir.
Genç-Katılım projesi dahilindeki “Yerel Yönetim ve Demokratik Farkındalık Eğitimi ve Çalıştayı” için katılımcı gençler aranıyor!
DİPAM tarafından yürütülecek olan “Gençler İçin Çok Yönlü Sürdürülebilir Yerel Demokratik Katılım (Genç Katılım)” başlıklı Erasmus+ projemizde görev almak üzere proje asistanı arıyoruz.
Uzun süredir daha çok altyapı ve ekonomik entegrasyonla anılan Üç Deniz İnisiyatifi (Three Seas Initiative – 3SI), artık yalnızca bir kalkınma projesi değil, stratejik bir güvenlik platformu olarak da görülmeye başlandı.
Çin hem ekonomik büyüme hem de küresel etki açısından derinliğini artırmıştır. Bu noktada, Körfez ülkeleri gerek Çin’in genişleyen pazarı sonucu artan enerji ihtiyacının karşılanmasında gerek bu ülkelerin jeopolitik öneminin Kuşak Yol Projesi kapsamında değerlendirilmesinde gerekse de Çin kimliğinin yumuşak güç politikaları üzerinden Körfez bölgesinde yaygınlaştırılması noktasında ön plana çıkmaktadırlar.
Bu analiz yazısı, işte bu dinamiklerin birbiriyle nasıl iç içe geçtiğini, hangi aktörlerin hangi araçlarla bölgeye nüfuz etmeye çalıştığını ve Orta Asya ülkelerinin bu karmaşık dengeler içerisinde nasıl bir manevra alanı oluşturmaya çalıştıklarını ortaya koymayı amaçlamaktadır.
DİPAM’ın partner olduğu “THREE SEAS ONE OPPORTUNITY (3S1O) Welcome to Warsaw” Konferansı 27 Nisan 2025 yılında gerçekleşti.
Bu analizde iki ülkenin nükleer müzakerelerde yıllar içinde geldiği konum incelenmekte, İran’ın nükleer programının içeriği ile amacı ortaya konulmakta, Trump’ın bu konuya karşı yaklaşımı değerlendirilmekte ve iki ülke arasındaki restleşmelerin ve müzakerelerin doğuracağı muhtemel sonuçlar değerlendirilmektedir.
Genç-Katılım projesi dahilindeki “Yerel Yönetim ve Demokratik Farkındalık Eğitimi ve Çalıştayı” için...
DİPAM tarafından yürütülecek olan "Gençler İçin Çok Yönlü Sürdürülebilir Yerel Demokratik Katılım...
DİPAM'ın partner olduğu "THREE SEAS ONE OPPORTUNITY (3S1O) Welcome to Warsaw" Konferansı...
Küresel nükleer manzarada, İsrail benzersiz bir vaka olarak öne çıkıyor. İsrail'in nükleer...
Türkiye ile Endonezya arasında derinleşen savunma işbirliğini, KAAN projesinin stratejik etkilerini ve...
Uzun süredir daha çok altyapı ve ekonomik entegrasyonla anılan Üç Deniz İnisiyatifi...
Eğer bu tasarı yasalaşırsa, ABD’nin hem iç düzeni hem de uluslararası konumu,...
Çin hem ekonomik büyüme hem de küresel etki açısından derinliğini artırmıştır. Bu...
Bu analiz yazısı, işte bu dinamiklerin birbiriyle nasıl iç içe geçtiğini, hangi...
