Covid-19’un pandemi ilan edilmesinden sonra Dünya Sağlık Örgütü yeni bir kavramı literatüre kazandırdı: İnfodemi. DSÖ tarafından 2 Şubat 2020’de ‘Covid-19 Infodemic’ ifadesiyle gündeme gelen kavram; salgınla ilgili sosyal medyada dolaşıma sokulan bilgi kirliliğini ifade ediyor.
Virüs kadar tehlikeli
Bir konu hakkında aşırı ya da asılsız haberlerin paylaşılması sonucu doğru habere ulaşmada yaşanan zorluğu anlatmak için kullanılan kavram, uzmanlara göre en az virüs kadar tehlikeli. DSÖ’ye göre infodemi, bilgi kirliliği yaratarak kolektif travma oluşmasına ve toplumların psikolojisinin bozulmasına neden olabiliyor. Bununla birlikte toplumsal bağışıklığı, direnci, güveni veya tepkiyi ortadan kaldırarak insanların ve toplumların ruh ve beden sağlığını bozabiliyor.
Korku ve panik üretiminde medya
Tarih boyunca insanlığın birçok hastalıkla ve salgınla mücadele etmek durumunda kaldığı bilinen bir gerçek. AIDS paniğinin Batı dünyasını ilk kasıp kavurmasından sonra, bulaşıcı hastalıklarla ilgili birçok dramatik deneyim yaşandı. Bunların bazıları virüs bulaşmış gıdalarla (yumurtada Salmonella, beyazpeynirde Listeria) ilgili olarak ortaya çıktı, bazıları da egzotik yabancı ülkelerden kaynaklandı (Zaire’deki Ebola salgını gibi). İngiltere’deki en son büyük çaplı sağlık krizi ise, 1996 Mart ayında, BSE (Bovine Spongiform Ericephalopathy) içeren etlerin insanlarda deli dana hastalığına yol açtığı korkusuyla yaşandı (Furedi, 2002: 49). Şimdilerde ise tüm dünya Covid-19 ile mücadele ediyor.
Risklerin algılanış biçiminin şekillenmesinde medyanın önemli bir rol oynadığı bilinen bir gerçek. Medya belirli suçlara ya da hastalıklara vurgu yaptığında hedef kitlede bu sorunlarla ilgili tehlike duygusunun arttığı görülür. Toplumda olumsuz sonuçların ortaya çıkacağının beklentisi ve medyanın bunun üstüne gitmesi, medyayı sürekli olarak belirli tehlikelerle ilgili uyarılar yapar hale getirir (Furedi 2001, 83-85)
Çoğu insan kişisel deneyimleri sayesinde değil medya aracılığıyla bilgi edindiği için, bu bilginin aktarılma tarzı bu kişilerin sorunu algılayış biçimini de belirler. Medyadaki haberlerin kapsamı, aktarılan bilginin hacmi, riskin ifade ediliş biçimi, riskle ilgili görüşlerin yorumlanış tarzı, riski betimlerken ve nitelerken kullanılan semboller, metaforlar ve söylem, riskin algılanış biçiminin belirlenmesinde etkilidir. Bilhassa kriz dönemlerinde medyaya duyulan ihtiyaç göz önüne alındığında, bir doğal afet ya da salgın hastalıkla ilgili haberler; DSÖ’nün de belirttiği gibi kolektif travma ve toplumların psikolojisinin bozulmasına neden olabilir. Bu sebeple, yayınlanan haberlerin doğruluğunun teyit edilmesi ve toplumu paniğe sevk edecek şekilde sunulmaması önem arz etmektedir.
İnsanların bilgi alma ihtiyacı ile sosyal medyadaki dolaşım hızı birleşince Covid-19 sürecinde muazzam derecede asılsız bilgi üretildi. Asılsız bilgilerin bir kısmı bilinçli bir kısmı da bilinçsizce dolaşıma sokuldu. Bu durum günümüz toplumunun gündeminin insanların karşı karşıya bulunduğu tehlikelere odaklanmış olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Covid-19 ile ilgili olumsuzluklar yaşanırken medyada felaket tellallığı yapmaktan keyif alan bir güruh hep var oldu. Bu felaket tellallığının, sorunun gerçek boyutuyla neredeyse hiç ilgisi yok; kendinden menkul bir korku yaşayan bir toplumun panik eğilimiyle ilişkili. Çünkü insanların yaşadığı korku ve panik bilgiye olan ihtiyacı artırdıkça, felaket tellallığı yapanların önü açılıyor.
İnfodemiyi önleme çabaları
Covid-19 sürecinde geleneksel ve yeni medyada yayılan asılsız bilgiler sebebiyle doğacak toplumsal bir travmanın önüne geçebilmek amacıyla; devlet kurumları, sosyal medya platformları ve medya organları birlikte hareket ederek infodemiyle mücadelede önemli adımlar attı.
Çeşitli çevrimiçi platformlarla ortaklık kuran DSÖ, Google’da Covid-19 ile ilgili arama sonuçlarının en başında DSÖ’nün görüntülenmesi yoluna gitti. Mart ayının ikinci haftasında Facebook, LinkedIn, Reddit, Twitter ve YouTube gibi platformlar Covid-19 ile mücadelede DSÖ ile birlikte hareket edeceklerini açıklayarak, bu konudaki dezenformasyonun önüne geçmek için daha dikkatli olacaklarını, örgüt uzmanlarının ve ulusal sağlık otoriterlerinin konu ile ilgili açıklamalarının daha fazla görülebilmesi için ön plana çıkartılacağını beyan ettiler. Tiktok ise örgütün bilgilendirmeler yapması için platformu DSÖ’ye tahsis etti. Amazon tedavi ettiği öne sürülen ürünlerin satışında denetim ve yasak uygulamaya başladı.
Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı salgına ilişkin verileri kendi kaynaklarına dayandırarak ve sosyal medya üzerinden sürekli paylaşımlar yaparak düzenli bir bilgi akışı sağladı. Kısa sürede bu sayfalar için paylaşılabilir linkler oluşturarak Bakanlık tarafından sunulan verilerin yayılmasını sağlamada başarı elde edildi. Yapılan düzenli paylaşımlar kitlenin farklı kaynaklardan bilgi arama ihtiyacının bir anlamda önüne geçti.
Süreç içerisinde haber kuruluşları da Covid-19 ile ilgili kendi arşivlerini ve web sayfalarını yarattılar. BBC Türkçe gibi yayın kuruluşları pandemiye ilişkin oluşturulan asılsız söylentiler ve yanlış bilgiler içeren dosya haberler yaparak uzmanlarca bunların gerçeklerini açıklayan habercilik yaptı.
Kontrollü dijital hayat! Covid-19 Okuryazarlığı
İnfodemiden korunma yollarının başında, sosyal medyada karşılaşılan her bilgiye inanmamak ve doruluğunu tespit etmeden paylaşmamak geliyor. Bunula birlikte, sosyal medya kullanıcıları olarak infodeminin yayılmasını önlemek için üstümüze düşen kimi görevleri yerine getirmemiz ve kontrollü bir dijital hayat sürmemiz gerekiyor. Sosyal medyadaki içeriklere bakarken sorgulayıcı olmak, yanlışlığını tespit ettiğimiz bilginin kaldırılmasını rica etmek ya da durumu platform yöneticilerine bildirmek, doğruluğundan şüphe duyulan bilgileri doğrulamak için zaman ayırmak, doğru bilgilerin yayılmasına katkı sunmak bu görevlere örnek olarak verilebilir. Ayrıca Covid-19 ile ilgili güvenilir bilgi elde etmek için; DSÖ çevrimiçi bilgi platformu, yetkili mercilerin sosyal medya hesapları, Google’daki COVID-19 Uyarısı, gerektiğinde başvurulabilecek platformlar olarak kabul edilebilir. Günümüz medya okuryazarlık biçiminin Covid-19 okuryazarlığına evirildiğini söylemek yanlış olmayacaktır.