Donald John Trump, 2016 yılında gerçekleştirilen başkanlık seçimlerinde rakibinin yaklaşık 3 milyon oy geride kalmasına rağmen, ülkesinin seçiciler heyeti metoduna göre birinci çıkarak Amerika Birleşik Devletleri (ABD ya da Birleşik Devletler)’nin 45. Başkanı olmuştur. Trump’ın başkanlığını getiren, “swing states” de denilen, her seçimde oy tercihlerini değiştirmeleriyle bilinen eyaletlerin kendisi etrafında toplanmasıdır. Başkanlığı üzerinde geniş bir konsensus kurulamasa da 2017-2021 yılları arasında görevini sürdüren Trump, Birleşik Devletler tarihinin iç ve dış politikasında alışılmadık bir görüntü çizmiştir.
Trump’ın amacını ‘Amerika’yı Tekrar Muhteşem Yapmak’ olarak ifade etmiştir. Ona göre son yüzyılda izlenen politikalar, Amerika’yı ekonomik olarak zayıflatmış, ülkenin küresel etkisini de düşürmüştür. Yine bu politikalar doğrultusunda Amerika, kendisine orantısız edimler yükleyecek pek çok anlaşmaya imza atmış, neticesinde sağladığı finansmanın karşılığını alamadığı bir duruma gelmiştir.
Yine de bu söylem ve takriben hayata geçirilen politika, bazı yazarlara göre ABD’nin itibar kaybı yaşamasının önüne geçememiştir. Trump’ın yabancı ülkelere olan tavrının yanı sıra iç siyasette kürtaj, siyahi hakları, kadın hakları gibi konulara yaklaşımı ülkenin özgürlükler konusundaki görünümünü durağanlaştırmıştır. Tüm yaşananların neticesinde Obama döneminin de sevilen Başkan Yardımcısı Joe Biden ile seçim yarışına giren Trump, 2020 yılındaki seçimlerden mağlup ayrılarak görevini devretmiştir.
Birleşik Devletler, dört yıllık Biden döneminin ardından yine seçim arifesinde. Bu yılın sonunda gerçekleşecek başkanlık seçimlerine hazırlandığı şu günlerde Trump, Cumhuriyetçilerin adayı olma konusunda önemli bir mesafe kat etmektedir. Yanı sıra pek çok projeksiyon, Trump’ın 2025 yılında başkanlığa döneceği yönünde gelişmektedir. Okunan yazıda Trump’ın belirtilen düşünceleri doğrultusunda Başkanlığında attığı adımlara göz gezdirecek, olası bir ikinci başkanlık döneminde olabilecekleri analiz edeceğiz.
1. Önceki Dönemde Neler Oldu?
Trump döneminin, iç ve dış politika açısından incelenmesi ve dış politikanın da kendi arasında başlıklandırılmasında fayda görülmektedir. Evvelemirde bahsetmek gerekir ki Birleşik Devletler’in sahip olduğu küresel önem ve Büyük Savaş’ın ardından başlayan hegemonyası, Amerikan iç politikasını dünyanın dış politikası haline getirmiştir. Bu sebeple ülkenin dış ilişkileri, iç siyasetin yansıyan bir yüzü olmuştur. O halde dönemin iç politik gelişmelerine yönelik bir bakış, Trump diplomasisini anlamayı da kolaylaştıracaktır.
…