Diplomat, siyaset bilimci ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Ulusal Güvenlik Eski danışmanı Zbigniew Brzezinski 1997 yılında yayımlanan “Büyük Satranç Tahtası: Amerika’nın küresel üstünlüğü ve bunun jeopolitik gereklilikleri” başlıklı eserinde Rusya Federasyonu (RF) açısından Ukrayna’nın önemini şu sözleriyle ifade etmiştir:
“ (…) Ukrayna’nın kaybı hepsinden çok sorun yaratıyordu. Bağımsız Ukrayna devletinin ortaya çıkışı tüm Rusları siyasi ve etnik kimliklerinin karakterini yeniden düşünmeye itiyordu. (…). Ukrayna’nın kaybı Rusya’nın jeostratejik seçeneklerini belirgin olarak sınırlandırdığı için, jeopolitik açıdan çok önemliydi. Rusya, Ukrayna üzerindeki kontrolü elinde bulundurarak, Baltık devletleri ve Polonya olmadan bile eski Sovyetler Birliği’nin güney ve güneydoğusundaki Slav olmayan halklara egemen, iddialı Avrasya imparatorluğunun lideri olma çabasını sürdürebilirdi.”
Brzezinski Rusya Federasyonu (RF)-Ukrayna ilişkilerine dair bu satırları yazdığı yılda RF ve Ukrayna ilişkileri farklı dinamiklerin ışında şekillenmekteydi. Zira ABD ilk defa Hazar ve Karadeniz’i stratejik çıkar alanı olarak belirlemiştir. Buna karşılık 28 Mayıs 1997 tarihinde RF ve Ukrayna arasında RF’nin Karadeniz Filosu için Sivastopol’daki limanların kiralanmasına ilişkin antlaşma ve 31 Mayıs 1997 tarihinde de iki devlet arasında “Dostluk, İşbirliği ve Ortaklık Antlaşması” imzalanmıştır. Söz konusu dostluk ve işbirliği antlaşması ile Ukrayna’nın toprak bütünlüğü onaylanmıştır. Ancak bu gelişmeden beş ay sonra 10 Ekim 1997 tarihinde RF’nin öncülüğünde kurulan Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) içinde RF’nin hegemonyasına karşı GUAM (Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan, Moldova) bloğu oluşmuştur. Bu gelişmelerden anlaşılacağı üzere Ukrayna RF ve Avro-Atlantik Blok arasında dengeli bir siyaset yürütmeyi amaçlamıştır