20.yy.da bilgi ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler, dördüncü nesil savaş dönemi teknolojisinde önemli değişim ve dönüşüme neden olmuştur. Bu gelişim alanlarından biri de siber alandır. Beşinci savaş alanı olarak değerlendirilen siber alan, devletlerin yeni savaş alanlarından biri haline gelmiştir. Özellikle teknolojik üstünlüğe sahip devletler, hareket alanlarını genişletmek ve reel politik çıkarlarını devam ettirmek amacıyla siber saldırı, siber casusluk ve siber istihbaratı içeren siber savaş taktiklerini kullanmaktadırlar. Bu devletlerden biri olan ileri teknolojik üstünlüğe sahip İsrail, var olan tehditleri en aza indirmek ve güvenliği sağlamak için siber alanı aktif bir şekilde kullanmaktadır.
Siber Savaş’ın “Pearl Harbor’ı” olarak adlandırılan Stuxnet saldırısı, 2010’da İran ve İsrail arasında büyük bir gerilime sebep olmuştur. Stuxnet hem İran-İsrail ilişkileri hem de siber savaşlar açısından bir dönüm noktasıdır. 2010’dan günümüze kadar sayısız siber saldırıda bulunan İsrail, İran için ABD ile birlikte siber tehdidin birincil kaynağı olarak görülmüştür. Özellikle 2000’li yılların başında nükleer programını hızlandırmasıyla İran, ABD ve İsrail’in dış politika gündeminin ilk sırasında yer almasına ve yaptırımlara maruz kalmasına sebebiyet vermiştir. İran’a karşı gerçekleştirilen siber saldırıların büyük bir kısmı nükleer tesislere zarar vermek, nükleer araştırma enstitüleri ve arşivlerden belge çalmak, casusluk faaliyetleri üzerinden şekillenmiştir. Bununla birlikte İranlı nükleer bilim adamlarına karşı suikastlar düzenlenmiştir. İran hükümet yetkilileri gerçekleşen siber saldırılardan ABD ve İsrail’i sorumlu tutmuştur. İran’a karşı gerçekleşen son siber saldırılarda İsrail suçlamaları yalanlamamış ve siber saldırılar daha az gizli hale gelmiştir.
…