Doğu Akdeniz’de enerji arama faaliyetleri ile başlayan, daha sonra hemen tüm bölge devletleri ve hatta bölge ile doğrudan alakalı görünmeyen ama siyaseten burada varlık göstermek üzerine söylem ve eylem belirleyen ülke yönetimlerinin de dahil olması ile gittikçe büyüyen bir çatışma alanı haline geldi. Geniş anlamda Doğu Akdeniz, bugün farklı sorunlu bölgeleri kapsaması ile küresel güç mücadelesinde bayrak gösterilmesi uygun bir alan oluşturdu. Tüm bunlara karşın, Kıbrıs’ta egemen askeri üsleri bulunan ve garantör ülke olarak masada yer alan, bölgede birçok sebeple varlık göstermesi muhtemel Birleşik Krallık’ın tüm bu çatışmalarda taraf olmadığını görüyoruz. Konulara genel olarak baktığımızda ve İngiliz dış politikasındaki süregelen belirsizlik düşünüldüğünde Londra’nın sadece Yunanistan-Türkiye- Güney Kıbrıs konularında değil, aynı zamanda Libya, Lübnan, Mısır gibi konularda bu sessizliğinin nedenleri ve müdahil olabileceği durumlar kendini göstermeye başlıyor.
BREXIT, NATO ve Yeni Enstrümanlar
İngiltere’nin Avrupa Birlği’nden ayrılma sürecinin beklenenden daha sancılı ve üzün sürmesi dış politikasına da yansıdı. Birçok meseleyi AB kurumları ve politikaları çerçevesinde çözülmeye terk eden İngiltere, bu süreçte ulusal politikaları uygulama koymada çok aceleci davranmadı. Zira, Brexit süreci diş politika enerjisinin büyük kısmını aldığı gibi bu döneme münhasır gelişmeler politika geliştirmesini zorlaştırdı.
Birleşik Krallık’ın AB politikaları ile uyum göstermek adına bugüne kadar uyguladığı bazı rollerinin artık dönüşümünü görüyoruz. NATO’nun önemli üyelerinden biri olan İngiltere’nin AB dışındaki müttefiklik stratejisinde ABD büyük rol oynuyor. Brexit, İngiltere’nin ABD ile “özel ilişkisini” daha da vurguluyor. Avrupa ile ABD arasındaki “Atlantik Köprüsü” görevini üstlenen ve hassas dengeleri korumaya çalışan Birleşik Krallık, AB’den ayrılması ile önceliklerini yeniden belirleyecektir. ABD ile ilişkilerini canlandıracak bu sürecin İngiltere’ye farklı açılardan faydalı olacağı görülüyor. Brexit sonrası Avrupa’lı müttefiklerin kopmalarının trend haline gelmemesi için İngiltere’ye karşı uygulanacak negatif politikalar için caydırıcılık olarak görülebilecek dünyanın önde gelen askeri ve ekonomik gücü ile bu daha güçlü yakınlaşma, aynı zamanda küresel olarak nüfuz kaybı olasılığı için de bir önalma taktiği olabilir. Ayrıca AB’den daha ofansif bir uluslararası güvenlik ve dış politika uygulayan ABD’nin dünyanın birçok yerindeki varlığı, İngiltere’nin yeni küresel güvenlik iddiasında daha önemlidir. Yine Doğu Akdeniz’de de bu ittifakın yansımaları görülebilir ki Fransa gibi bölgede fiilen ve siyaseten aktif olan Avrupa güçlerinin çıkardığı gürültülerin aksine daha sakin ve akılcı bir strateji olduğu kabul edilebilir.
İngiltere’nin ABD ile daha yakın hareket etmesine vesile olacak NATO, aynı zamanda Türkiye ile ilişkilerinde de etkilidir. Brexit sonrası kurulacak yeni ilişkilerde Türkiye ile önemli bir yol alan İngiltere hem ticarette hem de güvenlik ve savunmada bu yolda öncelikli işbirliklerine gidiyor. Türkiye ile olduğu gibi küresel birçok oyuncu ile ilişkilerinde AB çerçevesinin kalkması, Londra’nın bölgedeki politikalarının uygulanmasında alternatif yakınlaşmalar yaşayabileceğini gösteriyor. Birleşik Krallık’ın bölgedeki çıkarları, mevcut gerginliklerin tüm taraflarıyla temas ve iyi ilişkiler gerektiren karmaşık bir güç iddiasıdır.
Sorunların Odağında Kıbrıs
İngilizlerin Kıbrıs adasında sahip olduğu toplam 254km2’lik alan kaplayan Ağrotur ve Dikelya Egemen Üs Bölgelerinin kıyı uzunluğu 79km’dir. Yaklaşık 3500 askerden müteşekkil İngiliz kuvvetlerine ev sahipliği yapan üsler, askeri uçaklar için önemli bir intikal destek noktası ve iletişim tesisleri ile de İngiltere’nin dünya çapındaki bağlantılarının önemli bir unsurudur. Başlıbaşına bu üslerin varlığı bile Londra’nın Doğu Akdeniz’deki gelişmelere müdahil olmasına yeterli görünüyorken, çok aktörlü bir güç sahnesinde İngiltere’nin olmayışı algısal zafiyete neden olabilecektir.
1960 yılında Yunanistan ve Türkiye ile imzaladığı anlaşmalar ile Kıbrıs adasındaki egemen topraklar yanında garantörlük sorumluluğu da alan Birleşik Krallık, adanın bölünmesi ile başlayan siyasi istikrarsızlıkta özellikle Güney Kıbrıs’ın AB üyeliği ve Kıbrıs Türkleri üzerine izolasyonda çok etkili olamadı. Rum tarafının AB üyesi olması neticesinde politika uyumu olmasa da uyumsuzluk da göstermeyen İngiltere, adanın mevcut koşullarını göz önüne alarak ekonomik entegrasyon ve sosyal adaleti sağlama ile Kıbrıs Türklerinin temsiline ilişkin adım atamadı.
Kıbrıs’ın geleceği için son zamanda Türkiye ve Kıbrıs Türkleri tarafından sıklıkla dillendirilen iki devletli çözüm üretmede sabit olmasa da, kuzeyin izolasyonunu hafifletecek yeni bir vizyon, Birleşik Krallık’ın yeni stratejisinde ikili ve çok taraflı yaklaşımlarını destekleyecek bir adım olarak orta-uzun vadede karşımıza çıkacaktır.
Akdeniz’in Güneyi ve Dış Faktörler
Birleşik Krallık Hükümeti, Abdülfettah Es-Sisi’nin Mısır’da yönetime geçmesi arkasından ilişkileri bir süre temkinli şekilde sürdürmeye çalıştı. Ortak Avrupa değeri olan demokrasinin bölgede gördüğü zarara verilen ilk tepkiler daha sonra yerini ılımlı görüşmelere ve sonunda, ekonomik işbirliği ve ticaret yollarındaki birliktelik nedeniyle, dış politikada “köşe taşı” söylemine bıraktı. Brexit’in ekonomik etkileri göz önüne alınarak ilerletildiği görünen bir işbirliği ile Mısır, İngiltere’nin Libya’daki çatışmaya bakışında da yer edindi.
İngiltere, Fransa ve ABD ile birlikte, 2011 yılında Muammer Kaddafi’yi deviren koalisyonun önde gelen üyelerinden, 2015 yılında uluslararası kabul görmüş Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin kuruluşunu destekleyen ülkelerden biriydi. Halife Hafter’in Nisan 2019’dan bu yana başkent Trablus istikametli saldırıları boyunca da verdiği desteği yineledi. Libya ile ekonomik ve güvenlik alanında işbirliği için karşılıklı niyet olduğu görülse de İngiltere Hafter’i destekleyen Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi ülkelere söz konusu ihtilaf hakkında tepki göstermedi. Genel olarak bakıldığında Londra, Libya’daki çatışmanın sonlanması için aktif bir siyaset izlemediği görülüyor.
Özellikle Libya için İngiltere’nin bu ilgisiz tavrı, sadece Ortadoğu devletlerinin değil Rusya’nın da bölgedeki varlığını genişletmesine yaradı. Özellikle Fransa’nın NATO bakış açısı dışında icra ettiği hareketler ister istemez Rusya’nın bölgedeki nüfuzunu genişletti. İngiltere, ittifak ruhunun da getirdiği şekilde, olası ikincil etki olarak gördüğü Türk-Rus yakınlaşmasını da destekleyeceği fikriyle bu nüfuza karşı çıktı.
Türkiye ile Yeni İşbirlikleri Mümkün Mü?
Birleşik Krallık, Türkiye ile ilişkilerinde uzun dönemdir belki en sıcak dönemlerini yaşıyor. AB içerisinde Türkiye’nin üyelik müzakerelerini destekleyen ülkelerin başında gelen İngiltere, Brexit sonrasında da iki ülkenin AB ile benzer statülerdeki ilişkilerini, ortak çıkarı artırmak için, değerlendirilmeye çalıştı. Nitekim 29 Aralık 2020 tarihli imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması da bunun bir göstergesidir.
İngiltere’nin, AB politikaları çerçevesine sıkışmış Türkiye-Kıbrıs-Yunanistan-Doğu Akdeniz konularını Brüksel’den bağımsız ve ortak menfaatler doğrultusunda yorumlayacağı, öznel politika belirleyebilme rahatlığı veya baskısını yaşayacağı bir dönem başlamış sayılabilir.
Bununla birlikte, güvenlik ve dış politikasını ABD ile paralel götürmesi muhtemel İngiltere’nin bu geçiş sürecinin, üstüste gelen birçok konu ve son olarak S400 füze savunma sistemi krizi ile tarihi düşük seviyelerinden birini gören Türk-Amerikan ilişkilerine denk gelmesi, hareket alanını daraltmıştır. Buna rağmen NATO’nun iki önemli Avrupa kuvveti olarak ittifak çatısı altında derinleştirilecek ilişkilerle Türkiye’nin siyasi, coğrafi ve operasyonel kabiliyet avantajları İngiltere için birçok bölgede olduğu gibi Doğu Akdeniz’de de fark yaratacaktır. Türkiye’nin savunma ve güvenlik kapasitesinin dönüşümünün getirdiği rekabet ve eleştiri ortamını, Brexit sürecinden dolayı konuya müdahil olmamış İngiltere ile yeni atılacak adımlar normalleştirebilir.
Sonuç olarak, Birleşik Krallık, Brexit sürecinin getirdiği ve Covid-19 salgının da desteklediği durağan politika geliştirme sürecinin sonuna geliyor. Avrupa’nın yeni tehdit algıları ve ortak politikalarının İngiliz güvenlik ve dış politikasına etkisinin azalacağı ama bununla birlikte siyasi yalnızlığın getireceği sorumlulukların paylaşımı için de yeni işbirliklerine ihtiyaç duyacağı açıktır. Doğu Akdeniz kaynaklı sorunlar ve yeni fırsatları değerlendirmeye başlayacağı bu süreçte, henüz hiçbir kampa dahil olmamış ama bölgedeki hemen tüm aktörlerle farklı formatlarda ortak menfaat geliştirmiş İngiltere, Brexit sonrası güvenlik vizyonunu şekillendirme kapasitesini gösterecektir. Bu kapasite de yeni dönemde İngiliz dış ve iç siyasetini çokça etkileyecektir.
Bu “Analiz” yazısı C4Defence dergisi Ocak 2021 sayısında yayınlanmıştır.