Filistin coğrafyasının siyasi vaziyeti üzerine yapılan tartışmaların doğası yakın geçmişin başat siyasi çıkmazları arasında yer almaktadır. Bu başat konumu kazanmasında sorunun geçmişinin çok uzun yıllara dayanmasının etkisi büyüktür. Öyle ki bugün sınır çatışmaları, tanınma veyahut egemenlik üzerine uluslararası toplumu meşgul eden konular yakın geçmişi kapsamaktadır. Her ne kadar Filistin coğrafyası üzerine tartışılan konular da bu yakın geçmişin içinde yer alıyor gibi görünse de tarafların yeri geldiğinde dini atıflarda bulunması, Filistin meselesini yazılı tarihin kendisi kadar kapsamlı bir hale getirmektedir. Hal böyle olunca Filistin coğrafyası tartışma ve çatışmalardan bağımsız tanımlanamamakta ve Orta Doğu coğrafyasının yumuşak karnı olmaya devam etmektedir.
Tarihte Orta Doğu gibi çatışmaların sık yaşandığı bir coğrafya için “kırılma noktası” tabirini kullanmak ziyadesiyle sıradan kalacak ancak 7 Ekim 2023 günü sonrasında gerçekleşenler üzerinden baktığımızda Filistin-İsrail ilişkileri ciddi bir kırılma noktası yaşamıştır. Hem 7 Ekim’de yaşananlar hem de sonrasında yaşanan gelişmeler artık İsrail’in Filistin üzerine yıllardır uygulamaya çalıştığı politikalarının geçersiz kaldığını göstermektedir. Buna ek olarak başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere İsrail’in politikalarını destekleyen ülkeler, kendi vatandaşlarının tepkileriyle karşılaşmışlardır. Bir yandan halklarını teskin etmeye çalışan ancak öbür taraftan politik konumlarından taviz vermeyen ülkeler, bu kırılmanın neticesinde tutarsız ve sonuçsuz söylemlere sıkışıp kalmışlardır.
7 Ekim’den itibaren uluslararası toplum, İsrail’in genel geçer savaş hukuku ilkelerini, meşru müdafaa hakkı perdesi altında hiçe saydığı bir güç kullanımına şahit olmuştur. Sınırı kesin olmayan bu aşırı güç kullanımı, İsrail-Filistin çatışmasının “iki devletli çözüm” kapsamında çözümünü giderek bir seçenek olmaktan çıkarmaktadır. İki devletli çözümün hala bir seçenek olması için bugün Filistin’in egemenliğini kısıtlayan durumları ve tanınma sorununu çözüme ulaştırması gerekmektedir. Buradan hareketle çalışmanın başlığı olarak Filistin’in Birleşmiş Milletler’in 194. üyesi olmak ve uluslararası toplumda tam tanınma amacını gerçekleştirmek için yürüttüğü “Filistin 194” diplomatik kampanyası uygun görülmüştür. Buna ek olarak çalışmada, bahsi geçen tanınma sorunu, Filistin’in Birleşmiş Milletler’e yaptığı tam üyelik başvurusunun olası sonuçları üzerinden ele alınacaktır. Ayrıca çalışmada devlet olmanın ve tanınmanın yasal temellerine değinilecek ve Birleşmiş Milletler’in Filistin sorununu adil ve barışçıl çözümüne yönelik eylemlerine tarihsel bağlamda yer verilecektir.
…