Romalı tarihçi Sallustius’un yazdığı “Catiline komplosu” adlı eserinde Genç Cato Senato’ya şu şekilde seslenmiştir: “Atalarımızı büyük yapan, ancak bizim sahip olmadığımız, unuttuğumuz bazı değerler vardı. Bunlar; ülkede yetkin, ülke dışında adil bir yönetim, her tür hırstan azade olarak ve tamamen özgür irademizle birbirimize danışarak aldığımız kararlar.” (Warner, 2014:65). İttifak, Aralık 1959’da ortaklık ve dostluk anlayışını yansıtmak üzere bir slogan aradığı sırada Sallustius’un “özgür irade ile danışmak” -animus in consulendo liber- sözü gündeme gelmiş ve kabul edilmiştir. Slogan, hali hazırda Brüksel’deki NATO karargahındaki ana konsey odasının duvarında, Başkanın koltuğunun arkasında sergilenenmekte ve örgütün ortaklık bağlarına vurgu yapmaya devam etmektedir (NATO Unclassified, 1976:18).
Fiilen ortaklık algısının önemi haiz olmakla beraber düşünsel anlamda ortaklık bilincinin nasıl kurulduğunu irdelemek; NATO’nun tarihi, kaygıları, hedefleri farklı muhtelif ülkeleri nasıl bir araya getirdiğini anlamak açısından ziyadesiyle önemlidir. Nihayetinde siyasi ve askeri bir örgüt olarak NATO’nun ortaklık bilincini varoluşsal bir temele oturtabilmesi gerekmektedir. Bu varoluşsal temel “dost-düşman” ayrımı ile anlam kazanmaktadır. Bir siyasi-askeri ittifak olarak NATO, var olma nedenini somut bir şekilde ortaya koyabilmek için dostundan önce düşmanını belirleme sorumluluğunu taşımaktadır. Düşman çizgisinin çekilmesiyle kendisine bir öteki yaratan örgütsel yapı, saflarına dostlarını çekebilecek imkanı yaratır. Örgüt kurucu antlaşmasında bulunan 5. madde ile dost-düşman ayrımına bir yasal çerçeve ve bağlayıcılık katmıştır.
“Her üye devlet, 6. madde tarafından tanımlanan bölgelerde bir üye devletine karşı düzenlenen bir silahlı saldırının hepsine karşı düzenlenmiş bir saldırı olarak kabul etmeyi taahhüt eder. Böyle bir saldırı durumunda, her üye devlet, “Kuzey Atlantik bölgesinin güvenliğini yeniden tesis etmek ve sürdürmek için gerekli gördüğü herhangi bir eylemi, silahlı kuvvetlerin kullanımı dahil” alarak yardımcı olmalıdır” (The North Atlantic Treaty, 1949).
Bu çalışmada değinilecek olan dost-düşman ayrımı, salt iyi-kötü ayrımı olmamakla beraber değişmez bir katılığı da göstermemektedir. Nitekim bu çalışma, NATO’nun 75 yıllık geçmişinde düşman algısının farklı dönemler içerisinde nasıl dönüşebilir olduğunu analiz edecektir. Çalışmanın ilk bölümünde Soğuk Savaş döneminin, ikinci bölümünde yıkılan Sovyetler Birliği sonrası oluşan düzenin NATO’yu nasıl dönüştürdüğü ele alınacaktır. Üçüncü bölümde ise Türkiye üzerinden bu dönüşümün etkisiz kalan tarafı ele alınacaktır.
Soğuk Savaş: Düşmanın İnşası (1949-1989)
I. Dünya Savaşı’nın bitimiyle birlikte Avrupa bir harabe haline gelmiştir. Savaş öncesinin büyük Avrupalı aktörleri, sahneyi iki muzaffer güç olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne (SSCB) bırakmak mecburiyetinde kalmıştır. Bu iki gücün yaşlı kıtanın geleceğini belirlemek için vakit geçmeden mücadeleye girişeceği hemen anlaşılmıştır. Nitekim Avrupa’daki zaferin ardından muzaffer tarafın üç lideri -Winston Churchill, Joseph Stalin ve Harry Truman- arasında Potsdam’da bir konferans planlanmıştır. Ne var ki konferanstan önceki haftalarda Başbakan Churchill ve Başkan Truman, “doğudan yükselen tehdit” üzerine yaklaşımlarını tartışmak için birçok kez bir araya gelmiştir. Başkan Truman, bu tehditin farkında olmasına rağmen Stalin’e karşı erken bir hamle yapmaktan imtina etmiştir (Kissinger, 1995: 434-436). Gerçi ABD’nin gözünde Sovyet algısı savaş daha sürerken şekillenmeye başlamıştır. Dönemin (1943-1946) Moskova Büyükelçisi William Averell Harriman notlarına şunları yazmıştır: “Sovyet programının -Doğu Avrupa’da- totalitarizminin kurulması, bildiğimiz ve saygı duyduğumuz şekliyle kişisel özgürlük ve demokrasiye son verilmesi olduğunu açıkça kabul etmeliyiz.” Ayrıca Harriman, “Sovyetlerin uluslararası politikaların genel kurallarına uymayacağının anlaşılması gerekir, dolayısıyla birlikte çalışırken dikkatli olunmalıdır.” (McCullough, 1993: 372) diyerek düşmanının potansiyelini belirtmiştir.
…