21. yüzyıl başlarında teknoloji, ulaşım ve iletişim gibi alanlarda yaşanan gelişmeler, küreselleşme sürecine ivme kazandırmış ve uluslararası ilişkilere yeni bir dinamik getirmiştir. Uluslararası aktörlerin karşılıklı bağımlılık temelinde her zamankinden daha çok etkileşime girdikleri bu yeni dinamikte, devletlerarası iş birliğine ve dayanışmaya büyük önem atfedilmektedir. Bu motivasyon çerçevesinde, günümüz küresel sisteminin devletler arasındaki askeri, ekonomik ve siyasal entegrasyonu hedefleyen birçok uluslararası ve bölgesel girişime sahne olduğu görülmektedir. Örnek vermek gerekirse, Avrupa Birliği’ni bahse konu girişimler arasında en kapsayıcı ve başarılı sistemlerden biri olarak değerlendirmek doğru olacaktır. Öyle ki, kuruluşunda başat amacı, üye devletler arasındaki çatışmaları önlemek olan Avrupa Birliği’nin küreselleşme ile ekonomik iş birliğini, kültürel alışverişi, diplomatik diyaloğu ve küresel zorluklara kolektif yanıtları ele alacak şekilde bir vizyon geliştirdiği söylenebilir. İş birliği alanlarının çeşitlendirilmesi temelinde dikey düzlemde yaşanan bu genişleme, ekonomik faydanın daha da arttırılması ve devletlerarası çok boyutlu etkileşim temelinde yatay düzleme de taşınarak yeni üyelere kucaklayıcı bir politika sunmaktadır.
Avrupa Birliği’nin yeni üye ekleme yoluyla genişleme projesi, örgüt için önemli olduğu kadar uluslararası ve bölgesel siyasetler için de hem geçmişte hem de günümüzde önemli bir süreç olmuştur. Bu bağlamda, Avrupa Birliği için genişleme, kuruluş tarihinden beri söz konusu olan bir hedeftir. Öyle ki, organizasyonun kuruluş tarihinden bugüne kadar üye sayısını altı kurucu ülkeden yirmi yedi tam üye devlete çıkardığını söyleyebiliriz. Özellikle, Soğuk Savaş sonrası dönemde ivme kazanan bu genişleme sürecini coğrafi olarak değerlendirmemiz gerekirse, 2004’ten 2013’e kadar Birliğe kabul edilen ülkelerin büyük çoğunluğunu Doğu Avrupa ve Balkan devletlerinin oluşturduğu göze çarpmaktadır. Bu çerçevede Balkanlar, Avrupa Birliği’nin genişleme projesinde öne çıkan hedef bölgelerin başını çekmektedir. Şu ana kadar tam üyelik statüsüne sahip dört Balkan ülkesinin yanı sıra bu doğrultudaki isteklerini belirtilerek Avrupa Birliği’nin “bekleme odasına” alınan altı Balkan devletinin varlığı dikkate alındığında, AB’nin bölgede istikrarı, demokrasiyi ve refahı teşvik etmeyi amaçlayan politikalarının Balkan devletleri tarafından takdir edildiği görülmektedir. Bahse konu aday veya potansiyel aday statüsündeki devletler, AB’ye katılmak için kapsamlı hukuki, siyasi ve ekonomik reformlar benimsemekte ve AB şemsiyesi altında kendilerine yer bulmak istemektedirler.
Bu çalışma, Balkanlar bölgesini Avrupa Birliği’nin genişleme projesinin kalbine koyarak, ilgili sürecin kapsamlı ve güncel bir analizini sunmayı hedeflemektedir. İlk bölümde, Avrupa Birliği’nin genişleme projesinin hedefi ve odağı incelenerek bahse konu yönelimin nedenleri ve diğer devletlere ne vaat ettiği genel olarak incelenecektir. İkinci bölümde ise, bakış açısı biraz daha daraltılarak Avrupa Birliği’nin genişleme projesi Balkanlar bölgesi üzerinden okunmaya çalışılacak ve bu doğruluda hem AB hem de Balkan ülkelerinin süreçteki motivasyonlarına değinilecektir. Üçüncü bölüm ise, adaylık bekleyen altı Balkan devletinin mevcut katılım süreçlerini hız kazanan güncel siyaset çerçevesinde ele almaktadır. Genişleme sürecinin, dünyadaki çatışmalardan ve yükselen istikrarsızlık atmosferinden sekteye uğradığı bir gerçektir. Bu bağlamda, genişleme politikasının zorlukları da dördüncü bölümde kapsamlı bir şekilde incelenmeyi hak etmektedir. Bu verilen taslağın, Balkanlar’ın AB’ye entegrasyonu konusunda motivasyonları, güncel durumu ve zorlukları gösterme açısından faydalı olabileceği düşünülmektedir.
…