Tarih boyunca değişen ve gelişen uluslararası denge siyaseti, birçok devlet yapısını etkilemiş ve kimi zaman yeni devletler kurarken kimi zaman da devletlerin ortadan kaldırılmasına sebep olmuştur. Orta Çağ’dan itibaren siyasal istikrarını bölgesel anlamda korumaya çalışan Avrupa coğrafyası da bu değişimlerden etkilenmiştir. Yaşanan küresel çaplı dünya savaşları ve bölgesel çatışmalar Avrupa coğrafyasında yeni devletlerin oluşumuna veya var olan devletlerin değişim ve dönüşümüne sebep olmuştur. Değişen dengelerle ortaya çıkan yeni devletler arasında güç dengesi kurma amacı, coğrafya, din, kültür gibi birçok farklı alanda ortak noktaya sahip bölge devletlerini bir araya getirmiştir. Soğuk Savaş döneminin sona ermesinin ardından iki kutuplu güç dengesine olan bağımlılığını sona erdiren bölge devletleri, siyasi anlamda elde ettikleri güçler ile bölgesel dengeyi yeniden düzenlemiştir. Yükselen ve bağımsızlığını tekrar kazanan devletler coğrafi olarak sahip olduğu ortak değerlerini siyasi bir birliktelik haline getirmeyi amaçlayarak, kurucu devletlerin önderliğinde bir topluluk oluşturma fikrini benimsemiştir. Bu doğrultuda bir araya gelen Almanya, İtalya, Fransa, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg birliğin temellerini oluşturmuştur. Böylece, Avrupa Birliği (AB), 1993’te onu kuran Maastricht Antlaşması’nın imzalanmasıyla siyasi bir kimlik kazanmıştır. Antlaşmanın kurucu devletler tarafından imzalanması Birliğin yasal ve uluslararası kimliğini oluşturarak varlık amacını, hedeflerini ve vizyonunu belirlemiştir. Maastricht Antlaşması, Birliğin kurucu antlaşması ve temel kaynağı olarak kabul edildiğinden üye devletler ve Birlik için büyük önem arz etmektedir. Üye devletlerin iş birliğiyle ortak bir siyasi ve ekonomik birlik oluşturma çabası Birliğin temel kurulma iç güdülerinden biri olarak benimsenmiş ve Birlik bu doğrultuda şekillendirilmiştir. Kuruluşundan sonra, seneler içinde üye devlet sayısındaki artış ile genişleyen Birlik, Avrupa coğrafyasındaki siyasi ve coğrafi bütünlüğü sağlamış ve üye devletleri ile ortak bir vizyona sahip olmayı hedeflemiştir. Ortak vizyonun benimsenmesi, devletler arasındaki iş birliğini güçlendirmiş ve yakın gelecek planları gibi konularda ortak karar alma mekanizmasını oluşturmuştur.
AB Ortak Karar Alma İlkesi
Avrupa Birliği kurulduğundan bu yana sadece bölgesel anlamda değil, aynı zamanda küresel çapta da birçok farklı alanda başarı göstermiştir. Örgüt, çalışmaları dahilinde üye devletlerdeki eğitim, sanat, spor, sağlık gibi çeşitli altyapı hizmetlerini desteklemesinin yanı sıra Birleşmiş Milletler (BM) ile ortak çalışmaları doğrultusunda faaliyet kapsamını genişletmiştir. BM ile ortak çalışmalar, uluslararası alanda çatışmaların engellenmesi, barışın sağlanması ve insan haklarının gözetilmesi gibi faaliyetlerin bölgesel bir kuruluşa sahip olan AB tarafından gerçekleştirilmesine olanak sağlamıştır. Bu çeşitli alanlar da aslında Birliğin bölgesel olarak sınırlanmadığını ve çok yönlü bir yapıya sahip olduğunu kanıtlamaktadır. Özellikle, yakın tarihte ortaya çıkan Rusya – Ukrayna ve İsrail- Filistin çatışmalarında barışın sağlanması, bölgesel istikrarın ve güç dengesinin korunması alanlarında gösterilen çaba ve girişimler hem üye devletleri hem de örgütün kendisini bu konuda öne çıkartmıştır. Örgütün her iki savaş karşısında tutumu, temelde üye devletlerinin ortak kararlarını içermektedir.
…