İnsan toplulukları, yeryüzünde var oldukları günden bu yana, kendi aralarında iş birliği yapma eğilimi göstermiştir. Bu iş birliği, genellikle ortak çıkarları koruma, güvenlik sağlama, kaynakları paylaşma veya kültürel etkileşimi artırma gibi amaçlar doğrultusunda gerçekleşmiştir. Tarih boyunca, farklı medeniyetler ve uygarlıklar, çeşitli örgütlenmeler oluşturmuşlardır. Bu örgütlenmeler, kabileler arası ittifaklardan, antik dönem imparatorluklarına, Orta Çağ feodal yapılarından modern ulus-devletlere ve uluslararası kuruluşlara kadar çeşitlilik göstermiştir. Ancak, temelde, insanların birlikte hareket etme ve ortak amaçlara ulaşma çabası, bu farklı örgütlenmelerin arkasındaki itici güç olmuştur. Bu çabalar, insanlığın daha büyük bir bütün olarak bir araya gelme ve ortak geleceği inşa etme yolunda bir ilerleme işareti olarak görülebilir. Bu bağlamda, Afrika Birliği (AfB), kıtanın zengin kültürel mirasına ve potansiyeline dayanarak, Afrika’nın bütünleşmesi, gelişimi ve refahı için önemli bir itici güç olarak ortaya çıkmıştır. 21. yüzyılın başlarında kurulan bu örgüt, Afrika’nın karşı karşıya kaldığı bir dizi zorluğa karşı ortak bir platform sağlamayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda kendisine birçok rol ve misyon yükleyen Afrika Birliği’nin temeldeki ana görevi kıtadaki barış ve güvenliği korumak, demokratik yönetişimi teşvik etmek, ekonomik kalkınmayı sağlamak, insan haklarını korumak ve sosyal refahı artırmaktır. Bu kapsamlı hedefler doğrultusunda, AfB’nin rolü oldukça çeşitlidir. Bu bağlamda, arabuluculuk ve barışı koruma çabalarıyla, çatışma bölgelerindeki tansiyonu azaltmaya çalışırken, demokratik seçimleri denetleyerek ve siyasi krizlerde arabuluculuk yaparak siyasi istikrarı sağlamaya çalışır. Benzer şekilde, ekonomik entegrasyon projeleri ve ticaret anlaşmaları aracılığıyla, kıtadaki ekonomik büyümeyi ve kalkınmayı teşvik eder. Ayrıca, insan haklarını korumak, sağlık hizmetlerine erişimi artırmak, eğitimi iyileştirmek ve çevresel sürdürülebilirliği desteklemek gibi sosyal ve çevresel konularda da aktif bir rol oynamaktadır. Bu şekilde, Afrika Birliği, kıtanın kendi içinde ve uluslararası alanda daha güçlü ve etkili bir konuma gelmesine yardımcı olmaktadır. Bu noktada, bu çalışma AfB’nin Afrika coğrafyasında benimsediği misyonları ve oynadığı rollerin genel bir analizini sunacak ve çeşitli örnekler üzerinden kıtadaki faaliyetlerini inceleyecektir. Bu bağlamda, AfB’nin Afrika kıtasındaki etkinliğini ve pozisyonunu detaylı bir şekilde incelemeden önce Birliğin kuruluş amacını ve böyle bir örgütün kurulmasına neden olan dinamikleri incelemek önemli olacaktır.
Afrika Birliği’nin Tarihi ve Kuruluşundaki Dinamikler
Afrika Birliği’ne uzanan süreçte Afrika kıtasında geçmiş dönemlerde yaşanan gelişmelerin kilit bir rol oynadığını söylemek mümkündür. Özellikle İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında yaşanan negatif etkilerin Afrika’daki yansımaları, kıta için bir bütünleşme arayışı doğurmuştur. Bu noktada, Afrika’daki birleşme arayışı, kıtadaki tarihsel, kültürel ve coğrafi bağlantıların yanı sıra ortak sorunlarla başa çıkma ihtiyacından doğmuştur. Kıta, geçmişin mirası olan yapay sınırlar, etnik çeşitlilik, ekonomik eşitsizlikler, siyasi istikrarsızlık ve çatışma gibi bir dizi zorlukla karşı karşıyadır. Bu zorlukların üstesinden gelmek ve kıtayı daha güçlü hale getirmek için, Afrika’daki liderler ve toplumlar bir araya gelerek birlikte hareket etme ve bölgesel bütünleşme yollarını aramışlardır. Bu noktada özellikle, İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte dünya, radikal bir değişim ve uluslararası ilişkilerde yeni bir döneme girmiştir. Bu dönem, sömürgecilik ve emperyalizmin gerilemesine işaret ederken, uluslararası ilişkilerde egemenlik ve halkların kendi kaderini tayin hakkı gibi temel ilkelerin önemini vurgulamıştır. (Dalar, 2013: 46). Savaş sonrası uluslararası düzenin kurulması sürecinde, Birleşmiş Milletler (BM) gibi kurumlar, uluslararası barış ve güvenliği koruma, insan haklarını ve hukuku güvence altına alma ve uluslararası iş birliğini teşvik etme gibi amaçlar doğrultusunda hareket etmiştir. Bu yeni düzen, devletlerin egemenliklerini korumalarını ve kendi iç işlerinde bağımsız karar alma yetkilerini güçlendirmeyi amaçlamıştır. Bu durum aslında önce Afrika Birliği Örgütü daha sonra ise Afrika Birliği’ne uzanan süreçte, bütünleşme fitilini ateşleyen önemli bir dinamik olarak görülmektedir.
…