Donald Trump ticaret savaşları yaptıysa, halefi ABD Başkanı Joe Biden Build Back Better World (B3W) için bastırıyor. Her ikisinin de amacı: Çin ile mücadele etmek ve Pekin’in kullandığı yolla, yani diplomasinin sert ve/veya yumuşak güçlerini kullanarak mümkün olduğu kadar çok ülkede nüfuz kazanmak. ABD’nin elde ettiği, Dünya Savaşı sonrası küresel hakimiyeti ile karşılaştırıldığında, Çin oyunda nispeten yeni görünebilir. Ancak Pekin, dost edinme ve ülkelere nüfuz etme işinde şimdiden büyük adımlar attı.
Şu unutulmamalıdır ki, Pekin’in Belt and Road Initiative (BRI) projesi büyük bir küresel oyun fakat bu oyunu ABD’den öğrendi. ABD’nin Truman Doktrini ile çerçevesini çizdiği Marshall Yardımları, Avrupa’nın ABD merkezli küreselleşme temeli için ekonomik kalkınmasına destek oldu. Yaklaşık 13 milyar dolar ve askeri mühimmatlarla desteklediği ülkeler ABD’nin küresel güç konumunun sağlamlaşmasına da katkıda bulundu.
Fakat Pekin bu dersi iyi çalışmış ve BRI için şimdiye kadar 4,2 trilyon dolarlık bir bütçeden bahsediliyor. Krediler, hibeler, yatırımlar… Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi, 2013 yılında başlatıldığından bu yana, G7 üyesi İtalya da dahil olmak üzere dünya çapında yaklaşık 140 ülkede altyapı projelerini kapsıyor.
Biden, G7 zirvesinden hemen önce Avrupalı dostlarının Çin ile olan ilişkisinden rahatsızlığını dile getirmiş ve AB nezdinde de Çin’in BRI projesi gibi bir projeyi hayata geçirmeleri gerektiğini vurgulamıştı. İngiltere’deki G7 zirvesinde bunun için Biden öncülüğünde ortaya atılan girişim kabul edildi.
Düşük ve orta gelirli ülkeler için yüz milyarlarca dolarlık altyapı yatırımlarını “toplu olarak harekete geçirmeyi” vaat eden G7 liderleri, “değer odaklı, yüksek standartlı ve şeffaf” bir ortaklık sunduklarını söylediler. Bu çerçevedeki B3W projeleri, doğrudan küçük ülkeleri yönetilemez borçlara boğduğu için eleştirilen Kuşak ve Yol Girişimiyle rekabet etmeyi amaçlıyor. Avrupalı liderler bunu naifçe fakir ülkelere destek için yeni bir girişim gibi algılasa da (veya böyle göstermeye çalışsa da) ABD yönetimi bu projenin temelindeki Çin’in küresel nüfuzunu kırma niyetinde daha net.
Çin Hakkındaki Politikalarda Çeşitlilik
Genel olarak baktığımızda AB içinde tek tip bir Çin politikası gözlenmiyor. Önde gelen ekonomileri de dahil olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin Çin’i düşman etmek istememek için kendi sebepleri var. Örneğin Almanya, Çin’i yüksek teknolojili üretim ürünleri ve otomobilleri için kritik bir pazar olarak görmeye devam ediyor. Pekin’i kızdırmamak adına B3W desteğinde çok hevesli görünmek istemediği de açık. Çin ile karşı karşıya gelmek konusunda genellikle temkinli olan Almanya, herhangi bir altyapı fonunun parasal miktarını belirtmekte isteksiz davrandı. AB-Çin Kapsamlı Yatırım Anlaşması (CAI) arkasında etkili olan Almanya Başbakanı Angela Merkel, Çin’in aleyhindeki politik ve ekonomik girişimleri desteklemektense pazar ve ortak inisiyatifini devam ettirmekten yana. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Çin karşıtı bir bloğa katılmayı stratejik özerkliğin erozyonu olarak görüyor. Macron’a göre böyle bir blok Avrupa’yı Transatlantik karar mekanizması altında yeniden güdüleyecek. Nispeten daha küçük ekonomiye sahip Avrupa ülkeleri ise Çin’den gelen yatırımlar ile bir süredir bekledikleri altyapı çalışmalarını hızlandırdılar. Ayrıca bu ülkelerde güçlü bir kamu diplomasisi yürüten Çin halk arasında da oldukça popüler. Aynı zamanda G7 üyesi de olan İtalya, Haziran 2021’de İngiltere’de yapılan G7 Zirvesinden hemen önce BRI’dan ayrıldığını duyurdu. Karar Amarikan siyasetinin baskısı olarak yorumlansa da Başbakan Mario Draghi’nin ülkesindeki stratejik yatırımların yabancılara satışından duyduğu rahatsızlık biliniyor ki ilişkileri koparan son olay da İtalya’daki bir çip üreticisi firmanın büyük hissesinin Çin’e satışına hükümetin engel olmasıydı.
Başkan Biden İngiltere’deki G7 toplantısından Brüksel’deki NATO toplantına geçerken: G7’de olağanüstü, işbirlikçi ve üretken bir toplantı gerçekleştirdiğini, masadaki herkesin karşı karşıya oldukları zorlukları ve gururlu demokrasilerinin adım atıp dünyanın geri kalanına hizmet etme sorumluluğunu anladığını söyledi. Fakat NATO, Çin için beklenen sert tepkiyi vermedi. NATO Genel Sekreteri Stoltenber, Çin’in güvenlik tehditi oluşturduğunu söylese de “düşmanımız değil” diye vurguladı. Bildirinin yayınlanmasından bir gün sonra, grubun Çin’e düşman olmadığını söyleyen Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Çin ile NATO’nun ilişkili olmadığını söyleyerek, “kendimizi dağıtmamamız ve Çin ile ilişkilerimizi önyargılı görmememiz çok önemli” dedi. Angela Merkel de Çin’i fazla abartmamak gerektiğini dile getirdi. Böylece NATO belgelerinde yeni tehdit olarak Çin yer alsa da somut olarak tedbirlerin alınmasını sağlayacak bir mantık temelinin somutlaşmadığı görüldü.
“Kuşak ve Yol”a Alternatif Arayan Dünya
Başkan Joe Biden B3W girişimini duyururken, programın gelişmekte olan dünyadaki altyapı projelerine yönelik 40 trilyon ABD doları kadar ihtiyacının azaltılmasına yardımcı olacağını söyledi. Biden yönetiminin Çin devlet destekli kapitalizmine karşı bir dizi eylemde bulunacağını açıkladığı, Çin’in egemenliğini azaltan esnek tedarik zincirlerinin inşası gibi diğer önemli ölçütlerdeki söylemlerinin dili ise nedeni anlaşılabilecek şekilde net değil. Bu hedefler için nasıl yollar kullanılabileceği ve bu yolların kapasitesi hala açıklanmadı.
Çin’in bölgesel gücü söz konusu olduğunda, komşu bölgede Pakistan, Bangladeş, Nepal, Afganistan, Sri Lanka ve Maldivler’deki BRI projelerinin mevcudiyeti ve boyutu biliniyor. Yani Hindistan ve Bhutan hariç tüm bölge ülkeleri. Hindistan bu yılki G7’ye davetliydi ki liderlerin en son 2019’da Fransa’da bir araya geldiklerinde de konuk olarak hazır bulunmuştu. Çin-Hindistan arasındaki giderek artan soğukluk, Çin’i kontrol altında tutma hedefinde Yeni Delhi ve Washington’un her zamankinden daha yakın olduğu anlamına geliyor. Zirveye ev sahipliği yapan Birleşik Krallık’ın Başbakanı Boris Johnson, Asya ve Pasifik bölgesindeki müttefiklerinin liderlerini (Hindistan, Avustralya ve Güney Kore) Cornwall’daki görüşmelere davet ederek bu çemberi genişletti.
B3W’ye gelene kadar bölgede ve dünyada BRI alternatifi veya en azından etkisini azaltacak birkaç rakip girişim de ortaya çıktı. 2019’da G20 zirvesine ev sahipliği yapan Japonya, G20 liderleri (Xi Jinping dahil) tarafından kaliteli altyapı yatırımı için bir dizi ilke için onay aldı. Aynı yıl Japonya ve Avrupa Birliği, “Sürdürülebilir Bağlantı ve Kaliteli Altyapı Konusunda Ortaklık” ilan etti. 2021 Ocak ayında Avrupa Parlamentosu, mevcut AB-Asya Bağlantı Stratejisinin bir uzantısı olarak küresel bir AB Bağlantı Stratejisi oluşturulması çağrısında bulunan bir kararı kabul etti. Dünya çapındaki demokrasilere yönelik AB’nin yükselen küresel “bağlantı stratejisi” harekete geçirme girişimleri çerçevesinde şimdiye kadar 2019’da AB ile Japonya arasında işbirliği anlaşması, Aralık 2020’de AB-ASEAN’ın bağlantıya ilişkin beyanı ve daha yakın zamanda AB ile Hindistan arasında potansiyel bir küresel altyapı ortaklığı yer alıyor. Avrupa odağı dışına baktığımızda ise bu yılki G7 zirvesine gözlemci olarak katılan Hindistan, 2017 yılında Japonya ile Asya-Afrika Büyüme Koridoru’nu açıklayarak farklı bir inisiyatifi göstermiş oldu.
Amerika Birleşik Devletleri de olumlu alternatifler sunmanın önemini yavaş fark etti. 2019’un sonlarında Amerika Birleşik Devletleri, Japonya ve Avustralya, G20 ilkelerinin operasyonel hale getirilmesine yardımcı olmak için “Mavi Nokta Ağı”nı (Blue Dot Network – BDN) duyurdu. Bu çaba, özel sektörden ve sivil toplumdan cesaret verici bir ilgi gördü, ancak yüksek standartları karşılayan projeleri belirlenebilmesi için hala kriterler geliştirilmeye devam ediyor. G7 bildirisine göre, B3W ile ilgili yatırımlar, güncellenmiş “Blue Dot Network” tarafından teşvik edilenler gibi yüksek standartlar tarafından şekillenecek. Kasım 2019’da açıklanan BDN, çevresel sürdürülebilirlik, finansal şeffaflık ve ekonomik etki için altyapı projelerinin gerçekleşmesini öngörüyor. B3W, pilot projeleri duyurmak için aciliyet ekleyebilir ve Asya merkezli BDN’yi Avrupalı ortakları içerecek şekilde genişletmeye yönelik çalışabilir.
Yeni Küreselleşme Odağı Olarak B3W
BRI projelerinin finansmanı temel olarak hükümet ve özel kurumlar denklemi aracılığıyla yönlendirilen banka kredilerinden oluşuyor. Kısa bir araştırma ile erişilen bilgilere göre Eylül 2020 itibariyle BRI projelerinin %59’u devlet kurumlarına, %26’sı ise özel sektöre ait. Geri kalan projeler kamu-özel girişimleri olarak tanımlanıyor. B3W finansman ihtiyaçları için ise G7 ve ortakları, finans kurumları ve hızlandırıcı yatırımlar gibi yöntemlerle özel sektör sermayesinin hareketlerinin koordinasyonunu benimsiyor.
ABD, “öncü ortak” olacağını ve B3W’nin kalkınma finansmanı ihtiyaçlarını karşılamak için birden fazla kurumu hizmete sokacağını vurguladı. Bu yolla Washington yönetimi hem yerel altyapı yatırımlarını tamamlayacak, hem de ABD’nin yurtdışında rekabet gücünü göstermek ve yurtiçinde iş alanı açmak için yeni fırsatlar oluşturacak.
B3W girişimi altı temel prensibe dayanıyor. Beyaz Saray tarafından yayınlanan bu prensipler çerçevesinde öne çıkan temel konular genellikle geliştirilen standartlar üzerine. Bu girişim ile ülkelere pozitif bir vizyon ve sürdürülebilir, şeffaf mali kaynakların sunulması öngörülüyor. G7 liderleri, yüksek standartlar ve prensiplere dayalı şekilde hareket etme taahhüdünde bulunuyor ve bu kapsamda çevre, iklim değişikliği, iş ve sosyal güvenlik tedbirleri, şeffaflık, mali kaynak, inşaat, yolsuzlukla mücadele ve benzeri alanlarda “Blue Dot Network” (Mavi Nokta Ağı) olarak bilinen standardı uygulamayı öngörüyor. Girişim ayrıca G7 ülkelerindeki özel sermayenin sorumlu, piyasa odaklı, yüksek standart ve şeffaflığı da içeren altyapı yatırımı vaat ediyor. Proje planlamasında, uygulamasında, sosyal ve çevresel tedbirler ve analitik kapasite açısından çok paydaşlı kalkınma bankalarının ve diğer uluslararası finans kurumlarının geliştirdiği standartlardan yararlanmayı öngören bu prensip ile hem özel hem de kamu sektörü için sermayenin hareketlendirilmesi hedefleniyor.
Beyaz Saray’ın açıklamasında B3W ile ilgili olarak “aynı fikirde olan ortaklar” ifadesini kullanması, finansmanın yalnızca demokrasilere akabileceğini gösteriyor. Burada B3W, herhangi bir ön koşul ortaya koymayan ve demokratik ulusların yanı sıra otokratik ve diğer hükümet tarzlarını benimsediği iddia edilen ülkeleri de içeren (BRI) ile ters düşüyor.
B3W finansmanı, insan hakları, iklim değişikliği, yolsuzluk ve hukukun üstünlüğü ile ilgili koşullara bağlanacaktır. Bu, batı ittifakının politika belirleme standartlarına göre oldukça normal bir adım olarak görülebilir. Fakat diğer taraftan, gelişmekte olan ülkelerin neden Çin’in basitleştirilmiş ve koşulsuz BRI finansmanını kullanmaya devam etmek yerine, zorlayıcı koşullara bağlı bir dizi finansman girişimi ile çalışmayı seçecekleri sorusunu gündeme getiriyor.
B3W Gerçekleşmesine Engel Rekabet Ortamı
Özetle üç temel problem alanı B3W’nin varlığını tartışmaya açacak nitelikte büyük görünüyor:
İlk olarak, G7, Çin’in sunduğu kredi şartlarına ayak uyduramayacaktır. Kuşak ve Yol yatırımları ülkeler üzerinde sürdürülemez bir borç yükü oluşturduğu için eleştirilse de, bu kredileri kullanan bazı ülkelerin siyasi risk ve kredi notları, borç alabilmek için B3W’nin koşullarını karşılamayabilir. Bunun da ötesinde, B3W projeleri, daha fazla maliyete neden olabilecek daha katı çevre standartlarına uyma konusunda ek bir engelle karşı karşıya kalabilir.
İkincisi, paranın özel kurumlarla birlikte fon sağlayan ülkelerden geleceğini varsayarsak, yüksek riskli durumlarda borç vermeye istekli olmayacaklardır. Avrupa’nın kendi içinde yaşanılanlar düşünüldüğünde bile, riskli projelere katılma konusunda ülkeler istekli değildi. Örneğin, Yunanistan’ın Pire limanına Avrupa’dan yatırım yapmak için çok az ilgi varken, sonunda devreye giren Çin denizcilik şirketi COSCO oldu. Bu, ekonomik krizin ardından batılı yatırımcı bulmakta zorlanan Yunanistan’ın Kuşak ve Yol’un bir parçası olduğunu resmen açıklamasından sonraydı. Gerçek şu ki Kuşak ve Yol ülkeleri genellikle riskli yatırım yerleridir. Çin’in şu anda Birleşmiş Milletler barışı koruma misyonlarında önemli bir rol oynaması da denizaşırı yatırımları koruma arzusu düşünüldüğünde tesadüf değildir.
Üçüncüsü, Washington’daki politika yapıcılar, Pekin ile stratejik rekabet içinde olma istekleri konusunda açıkken, diğer G7 ülkeleri “Çin karşıtı” olarak etiketlenmeye çok hevesli değil.
B3W iddialı, ancak iyi tanımlanmış bir yapı göstermiyor. Ölçeği göz önüne alındığında garip olan “özel sektör sermayesini” harekete geçireceğini söylemenin ötesinde lojistik veya finansman konusunda netliğe sahip değil ve faydalanması öngörülen ülkelerin neden tek ve verimli bir finansman ve yürütme kaynağı yerine, Amerika ve müttefikleri tarafından tam olarak tanımlanmamış bir dizi programa güveneceği açık değil.
B3W, Amerika’nın daha önce kullandığı ve faydasını çokça gördüğü bir yardım yöntemi. Fakat bugün karşısındaki rakip standartlar konusunda öngörülemez. BRI çerçevesindeki altyapı yatırımları veya kredilerin aksine ABD öncülüğündeki G7 ülkeleri ve ortakları, girişimden faydalanacak olası ülkeler nezdinde üretimi destekleyecek, yeni bir kapasite oluşturulmasına katkı verecek projeler öngörürlerse küreselleşme odağında hızlı bir dönüşüm kaçınılmaz olacaktır. Küresel sistemde bu tip bir alternatif için geç kalınsa da bugünden sonra rekabet ve denge için önemli bir girişim olarak anılacaktır.
Bu “Analiz” yazısı 14 Temmuz 2021 tarihinde Anadolu ajansı tarafından yayınlanmıştır. https://www.aa.com.tr/tr/analiz/abd-cin-kuresel-rekabetinde-yeni-donem-b3w/2303973