Nükleer güç, II. Dünya Savaşı ile birlikte uluslararası alanda belirleyici güçlerden biri haline gelmiştir. Küresel dengelerin oluşmasında etkili bir silah olan nükleer güç, birçok ülkeyi karşı karşıya getirmiştir. Rusya ile birlikte açık ara dünyanın en çok nükleer başlığa sahip iki ülkesinden biri olan ABD, dünyadaki nükleer silahlanma süreçleri ile ilgili aktif politikalar izlemiştir. İran’ın nükleer programı ile ilgili süreç, izlenen önemli politikalardan olmuştur. Şah döneminde ABD ile yakın ilişkilere sahip olan İran, İslam Devrimi’nin gerçekleşmesinin ardından ABD ile çalkantılı bir siyasi sürece girmiştir. İran, 90’lı yıllar ile birlikte nükleer programına dönük ciddi adımlar atmaya başlamıştır. ABD – İran ilişkileri de bu tarihten sonra ciddi anlamda gerilmiş ve bir “yaptırımlar dönemi” başlamıştır. İnişli çıkışlı geçen bu sürecin ardından Trump’ın ikinci dönemi ile birlikte, iki ülke arasındaki gerilim iyice tırmanmıştır.
Trump, İran’ın nükleer silah geliştirmesinin önüne geçmek ve bu şekilde bölgedeki etkisini azaltmak amacıyla “maksimum baskı” politikası izlemeye başlamıştır. Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı Mike Waltz ise, İran’ın nükleer silah geliştirmesi veya Yemen’deki Husi isyancılarına desteğini sürdürmesi durumunda, askeri müdahale dahil tüm seçeneklerin masada olduğunu belirtmiştir. Trump, bu doğrultuda Hamaney’e müzakere süreci için bir mektup gönderdiğini açıklamıştır. Söz konusu mektupta Trump, açık bir şekilde İran’ı nükleer güç konusunda tehdit etmiştir. İran, ilk etapta mektubun ellerine ulaşmadığını açıklamış fakat daha sonra mektubun ellerine ulaştığını ve tehditvari söylemlere aynı şekilde cevap verildiğini duyurmuştur. Uzun yıllardır ABD ile müzakere etmenin hiçbir yararının olmadığını dile getiren Hamaney, Trump’ın söz konusu taleplerinin “tehdit” içerikli olmasına tepki göstermiş ve yine müzakere talebini reddetmiştir. Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan ise, Trump’ın tehditvari söylemleri karşısında müzakere etmeyeceğini açıkça belirtmiştir. İki ülke arasındaki restleşmelerin ardından sert söylemler yerini diyaloga bırakmış ve İran – ABD müzakereleri gerçekleşmiştir.
İki ülke arasındaki gerilimin seyrinin uluslararası alanda ciddi sonuçlar doğuracağı muhakkaktır. “Trump-Hamaney Gerilimi: Nükleer Müzakerelerin Bugünü ve Yarını” başlıklı analizde iki ülkenin nükleer müzakerelerde yıllar içinde geldiği konum incelenecek, İran’ın nükleer programının içeriği ile amacı ortaya konulacak, Trump’ın bu konuya karşı yaklaşımı değerlendirilecek ve iki ülke arasındaki restleşmelerin ve müzakerelerin doğuracağı muhtemel sonuçlar ile ilgili bir analiz geliştirilecektir.
…