Avrupa Parlamentosu seçimleri kurumsal anlamda AB için oldukça önemli. Hem AB’nin regülatif kararlarının, kanunlarının oylandığı yer olması hem de AB Komisyonu gibi yürütme organını belirlemesi gibi nedenlerle AB için önemli bir organizasyon. Bununla birlikte bu organizasyondan Avrupa uluslarının beklentileri genellikle çok yüksek değil. Bu da seçime katılıma yansıyor ki en yüksek katılım oranı %50’ler civarında kalıyor.
AP seçimlerinde sıklıkla rastladığımız konu üye ülkelerdeki siyaset için bir uyarı mekanizması olarak görülmesi. Yani uluslar kendi ulusal meclis ve hükümetleri için dengeleyici ve bazen de zorlayıcı bir unsur olarak AP seçimlerinde farklı parti ve gruplara yönelebiliyor. Bu seçimlerde de bunu özellikle Fransa’da görüyoruz. Emmanuel Macron’un acil seçim hamlesini de bu şekilde değerlendirmek gerekiyor.
Bu yıl özelinde haricen değerlendirilmesi gereken bir konu ise İngiltere’nin AB’den ayrılması (Brexit) sonrasında gerçekleşen ilk seçim olması. AB projesine vurulmuş en ağır darbelerden biri olan Brexit ardından Birlik’in kapasite devamlılığı hakkındaki şüphe çok arttı. Bu da seçimlerin önemini artırdı.
Genel olarak baktığımızda AP’nin yapısında keskin bir dönüşüm, parlamenterler arasında liberaller haricinde önemli bir değişim oranı yok. Ama iki-buçuk partili çoğunluk yapısında aşırısı sağın kendine yer bulması AB için bazı politikalarda dönüşümün sinyallerini gösteriyor.
Avrupa’da Aşırı Sağ ve Popülist Partilerin Yükselişi
Öncelikle Avrupa’daki aşırı sağ partilerin aynı noktada durup aynı pencereden bakmadıklarının altı çizilmelidir. Aralarında oldukça farklı düşündükleri konular da mevcut. Ekonomi, dış politika, toplumsal konum gibi temel alanlarda aralarında farklılık olsa da birleştikleri nokta ise mevcut sistem ve işleyişindeki değişim talebi…
…